SÜR EŞEĞİ NİĞDEYE


Haniya bir zamanlar dişini biliyordun,

Ben ağlayıp sızlarken sen orda gülüyordun,

Mahkemede dayım var bir şey olmaz diyordun,

 

İtin, puştun ardında geziyordun bey diye,

Geçti Bor,un pazarı sür eşeği Niğdeye.


Hiç bir şey yokmuş gibi atılma kucağıma,

Öksüz bir sabi gibi sarılma bacağıma,

Boşuna zahmet edip uğrama bucağıma,

 

Yüreğim kan ağlıyor, feryadımı duy diye,

Geçti Bor,un pazarı sür eşeği Niğdeye.


 

Gurur, kibir, riyayla doldurmuşken kotanı,

Bin bir pişmanlık ile anlayarak hatanı,

Boşuna öne sürüp ecdadını atanı,


Hiç referans gösterme hatırını say diye

Geçti Bor,un pazarı sür eşeği Niğdeye.


Üç beş günlük dünyada güvenerek varına,

Gözünü dikiyordun garibin davarına,

Göz yaşını dökerek kabenin duvarına,


Sırtını dayayarak inileme vay diye,

Geçti Bor,un pazarı sür eşeği Niğdeye.


Faiden dokunmazken, zerre afetzedeye,

İskender, tas kebabı, lahmacundan, pideye,

Abuğun kazı gibi doldururken mideye,


Sakın ola  seslenme garson bana çay diye,

Geçti Bor,un pazarı sür eşeği Niğdeye.


Variyet zamanında sıkıyorken dişini,

Yoksulluk zamanında takip edip peşini,

İsmet Murat bağışla diyerek kardeşini,


Asla bir şey isteme, kuruş vermem pey diye,

Geçti Bor,un pazarı sür eşeği Niğdeye.

Card image cap