
Renk mağlubu
O
malum günün öğle sıcağında en sevdiği turkuaz mavisi elbisesi üzerinde olan
Firdevs, hiçbir şeyden habersiz kardeşiyle buluşmaya gidecek. Aldırış etmeyecek
yolda birtakım garipliklerle karşılaşsa da. Simit satan adamın üzerinde turkuaz
bir takım elbise, sahilde dolaşan gençlerin çoğunda da turkuaz renkli
kıyafetler görecek mesela. Fakat tesadüflere inanmazken, insanların tesadüfen
aynı renk giydiklerini düşünecek. “Yeşil ile mavi arasında buluşalım!” Diyecek
bindiği otobüsün şoförü. Anlam veremeyip tekraren sorduğunda aynı yanıtı alacak.
Yol boyu; sahilde koşan insanların kulaklarında bir cihaz, sürekli birilerinden,
bir yerlerden talimat alır hallerini görecek. ”Herhalde birileri TV dizisi
çekiyor.” Diye düşünüp buluşma noktasına ulaşacak.
Buluştukları
kafenin her yanında oturan tuhaf adamları, üzerlerinde simitçinin giydiğinin
aynısı takım elbiseler içinde görecek. Onların yanından ürkek tavırlarla
geçecek. Kardeşi karşıda ki masadadır. Hemen onun yanına gidecek.
“Hasan!
Bak bugün çok tuhaf şeyler oluyor.”
“Ne
oluyor abla?”
“Bilmiyorum…
Bazı insanlar… Nasıl anlatsam bazı adamlar özellikle.”
Bu
kısmı söylerken yüzünü kardeşine iyice yaklaştıracak.
“Bak,
dikkat et. Çoğu kişi aynı renk giyinip tuhaf davranmıyorlar mı sence de?”
Kayıtsız
bir ifadeyle kardeşi etrafını tarayacak:
“Evet,
insanlar turkuaz rengi tercih etmiş. Ama bak sen de abla. Sen de o renk giyinmişsin.”
“Ama
bu benim en sevdiğim renk.”
“Aldırma
ablacığım. Onların da en sevdiği renk budur. Ne var bunda?”
Başını
yan masaya çevirdiğinde, masadakilerin de turkuaz giydiklerini görecek ve
onlara hafifçe selam verecek Firdevs. İyiden iyiye dehşete kapılıp lavaboya
atacak kendini.
Üzerinde
mavi-turkuaz, mini bir elbise olan kadın yanaşıp:
“Yeşil
ile mavi arasında buluşalım!” Diyecek.
“Efendim!”
“Parolamız!”
“Ne
parolası?”
“Nasıl
ne parolası şekerim? Seni de bizden sanmıştım. Hâlbuki sen…”
“Ne?
Ben ne?”
“Anlaşıldı.
Yapılacak tek şey var. Bence hemen kaçmalısın!”
“Nereye?
Hem neden kaçayım ki?”
Hiçbir
yanıt vermeden kaybolup gidecek kadın. Ne yapacağını bilmez halde, sürüp
gidecek bu tedirginlik.
Yanına
siyah bir araba yaklaşacak kafeden çıktığı anda. Arabadan inen turkuaz takım
elbiseli iki adam, arabanın içine atacak kadını.
“Sakın
direnme!”
Uyarısı
ile çaresiz ve sessizce bekleyecek başına gelecekleri. Karanlık, puslu, izbe,
küf kokulu bir depoya getirecekler onu. Nefesi gittikçe daralacak leş
kokularında. Bir sandalyeye oturtacaklar, elini kolunu bağlayıp onlarca saat
bekletecekler. Ardından daha koyu bir turkuaz renk takım elbise giymiş, her
halinden saçlarının boyalı olduğu belli, elli yaşlarında bir adam gelip
dikilecek karşısına.
“Söyle
bakalım. Konuşmak için sadece beş dakikan var. Gizli parolamızı kimden öğrendin?
Böyle giyinmen gerektiği talimatını kim verdi sana? Konuşşş!”
Ne
söyleyeceğini, ne yapacağını bilmeyecek ve yalnızca:
“Şey...
Hiç kimse! Bu benim en sevdiğim renktir.”
Adamlar
hiç öyle düşünmeyecekler ve en sevdiği rengin bedelini ödetmek adına onu
ortadan kaldırmak isteyecekler. Çünkü sadece bu rengi giymiş olanlar birbirini
fark edebilecek.
“Hanımefendi!
Ne yazık ki renk tutkunuz sonunuzu getirdi. Bu şartlar altında sizi yaşatmamız
mümkün değil. Ölmek zorundasınız.”
“Ama…
Ama neden? Ne zararım oldu size? Hiç kimseye bahsetmem söz veriyorum. Bırakın
beni gideyim. Yalvarırım.”
“Hanımefendi.
Gücümüzü yalnızca biz biliriz. İnsanları inandırırız. Ancak sizin gibi
dışarıdan insan sokarsak içimize amacımıza ulaşamayız. Biz tek tip insan modeli
yaratmak için varız. Artık tüm dünyaya yayılıyoruz.”
“Peki…
Peki! Ya ben de sizlerdensem. Boşuna mı giydim bu elbiseyi? Düşünün!”
Adam,
aldırmaz görünecek bu sözlere. Kadın, onlara para dahi teklif edecek. En
sonunda adam:
“Tek
bir şartla kurtulabilirsin. Tüm yaşadıklarınızı unutmak. Hafızanızı silmek!”
“Nasıl?”
“Çok
basit. Siz de diğer insanlar gibi biz ne verirsek ne söylersek ona uyacaksınız!
Kabul mü?”
“Evet!”
Diyecek çaresiz. Hafızasını boşalttığına onları inandırıp ayrılacak oradan.
Ertesi
sabah; üzerinde turkuaz bir elbiseyle uyanacak. Ve ilk gördüğü turkuaz takım
elbiseli insana parolayı fısıldayacak. “Yeşil ile mavi arasında buluşalım!” Ve
göz kırpacak. İlerleyen günlerde artan turkuaz renklilere gün boyu parolayı
söylemekten yorulacak.
kaleminiz daim olsun
kutlarım güne düşer çalışmanızı
selamlar gönderdim...
Teşekkür ediyorum. Selamlar...