Gece gündüz çalışırdı babamız

Ardı sıra baka baka büyüdük

Yanıyordu hiç sönmedi sobamız

Ahbun tezek yaka yaka büyüdük

 

Orak ile ekinleri biçerdik

Kola da neyimiş, ayran içerdik

Dereleri boylayarak geçerdik

Ceylan gibi seke seke büyüdük

 

Kış erzağı hazırlardık biz yazdan

Haram lokma geçmez idi boğazdan

Salya sümük akar iken ağızdan

Burnumuzu çeke çeke büyüdük

 

Kazma kürek bostanları eşerdik

O sıcakta hamur gibi pişerdik

Hasta olur yataklara düşerdik

Canımızdan bıka bıka büyüdük

 

Direnirdik yoksul geçen yıllara

Tahtalıyı kuruyorduk dallara

Kuşluk vakti düşüp cılga yollara

Yaylalara çıka çıka büyüdük

 

Üç ayda bir gidiyorduk markete

Tütün sarar doldururduk pakete

Sırtımızda yırtık olan cekete

Yamalığı dike dike büyüdük

 

Kötü günler yâr olurdu önceden

Yokluk bile var olurdu önceden

Boyumuzca kar olurdu önceden

Dişimizi sıka sıka büyüdük

 

Kururdu bostanlar sulamayınca

Üzülürdük hasat alamayınca

İstenilen şeyi bulamayınca

Boynumuzu büke büke büyüdük

 

Sabahlar tarlaya öğlen koyuna

Vakit yoktu arkadaşla oyuna

Çiçeklerden kolye yapıp boyuna

Sevinerek taka taka büyüdük

 

Tarhanaydı kahvaltıda çorbamız

Şükür ile doluyordu torbamız

Sırtımızda eski püskü urbamız

Arpa buğday eke eke büyüdük

 

Su çekerdik bidon bidon dereden

Uyunmazdı geceleri fareden

Akşam sabah kaşınırken pireden

Gaz yağını döke döke büyüdük

 

Televizyon kuruluydu hayatta

Yatak yorgan dürülüydü hayatta

Koyun postu seriliydi hayatta

Üzerine çöke çöke büyüdük

 

Ambarımız dolu idi zahire

Dayanırdık biz her türlü kâhıra

İki dakka girip çıksak ahıra

Ahbun tezek koka koka büyüdük

 

Gönül gözü tok olurdu o zaman

Gara lastik şık olurdu o zaman

Pancar pezük çok olurdu o zaman

Köklerini söke söke büyüdük

 

İşte böyle Birfâni'nin hâlleri

Sakınırdı kem sözlerden dilleri

Çalışmaktan nasır tutan elleri

Koynumuza soka soka büyüdük

 

***Birfâni***

İlhan AYDIN