Kaldırıma
yansıyan gölgemin saniyesinde buhar olup uçtuğu bir yaz günüydü. Alt sınıftan
kalan bir dersime yetişmem gerekiyordu. Telaşla, kan ter içinde kalarak
çıktığım basamaklar, hiç bitmeyecek uzun bir yol gibi gözümde büyüyordu. Bu
durum beynimden yukarıya doğru ateş püskürtüyordu.
Nefes
nefese kalmış halde, zor da olsa yine de kendime çeki düzen vererek amfiden
içeriye girdim. İçerisi oldukça kalabalıktı. Hocanın henüz gelmemiş olması, koştuğum
maratonun yorgunluğunu hafifletti. İlk birkaç sıra nedense boydan boya
bomboştu. Başka derslerde ön sıralara oturmak için yarış eden öğrenciler arka
sıralarda yer tutmuşlardı.
“Niye
boş bırakmışlar ki bu sıraları? Aptallar!” Diyerek hocanın sesini net olarak
duyabileceğim ilk sıraya oturdum. İlk defa en ön sırada olmanın keyfini
yaşıyordum. Bir taraftan da hiç kimsenin bu kısma oturmaması içimde bir
ürkeklik duygusu yaratıyordu ister istemez. Ama mantıklı bir yorum da
yapamıyordum.
Zaten
hep yalnız takılan biriydim. Defter ve kitabımı sıraya itina ile yerleştirdim.
Kapı açıldı ve nihayet ilk defa gördüğüm hoca girdi içeriye. Gözlüğü, yağlı
burnunun üzerine düşmüş, kol ve koltuk altları terli; kareli, kahverengi
gömleği ile geçip kürsüye oturdu. Adeta yıkanmama yardımcı olan sağanak bir
yağmur hissetmeye başladım az sonra. Hoca, büyük bir coşkuyla kalkmış, ders
anlatmaya başlamıştı. Konuşurken etrafına istemsizce, engel olamadığı tükürükler
saçıyordu. Yakınında olan bendim. Sanki hedefinde gibiydim. Saçtığı tükürükler
yüzümde dans ediyordu.
Arka
sıralarda gülme sesleri birbirine karışıyordu. Benden hiç hoşlanmazlardı zaten.
O yüzden beni uyarma zahmetinde bile bulunmamışlardı. Ders boyunca hocanın
ağzından çıkan o iğrenç mikrop dolu tükürüklerin, yüzümün her noktasına eşit
olarak dağılıp, bulaştığını
hissediyordum.
Şimdi
anlamıştım işte, bu kadar insanın ön sıraları neden boş bıraktığını. Ama iş
işten geçmişti artık. İlk defa kurnazlık yaptığımı sanıp şansıma sevinerek ön
sıraya kurulmanın bedelini bu şekilde ödemiştim. Amfidekilerin bitmeyen
kahkahalarına aldırış etmeden çıktım dışarıya. Yine de iyi tarafından
bakıyordum olaya. Ya terli terli kalıp hasta olsaydım? Ya hocamın
püskürttüğü yağmur olmasaydı?
Ne zaman yağmur yağsa hep bu olayı hatırlarım ve yüzümü gülücükler kaplar.
Tebrik ederim gün seçkisini sevgilerimle...