Hasrete değil,

vuslata kurulmuş saatlerimiz.


Akrep ve yelkovan

arası mesafede,

zaman çıbanı büyütüyoruz

kalbimizin paslı sarkaç'ında.


Şebnem ayazlar düşüyor,

tebessümlerimize.

Yüzümüzde birikiyor

aksak,

kırık,

dökük

gülüşü eksik

bürudet elemler.


Ne zaman

törpülemeye kalksak

hüzünden sivrilen yerlerimizi,

içre içre

kanar,

sessizlik düşlerimiz.


Bir şafak vakti

güneşi karşılamaya kalksak,

sis perdesi kapatır

umudumuzun ışığını.


Bahar yüzü görmeyen

bedenimizi,

erbain günlere teslim ettik.

İrinleşmiş yaralarımız

buz sarkıtına dönerken,

tenimize batıyor

buz kırağı şiirler.


Beli bükülüyor,

yazgısı sürgün ömrümün.


Yüreğimde yalnızlık kırıntıları...