Bana ait olmayan bir evin,


Avlusuna serdim kalbimin hüzün yüklerini.


Kederden buruş buruş yüzleri,


Gözleri çaresizlik renginde.


Solgundu benizleri,


Bir o kadarda güneşe hasret.


Ellerimle söke söke çıkartıp,


Maviliğine kavuşturdum


Gökyüzü görmeyen yerlerini.



Yorgundum


Bir o kadar da bitkin.


İğde ağacının gölgesine yasladım bedenimi.


İğde ağacının kokusunda


Çocukluğumu soludum.


Ölmek üzere olan ruhuma


Pansuman niyetine.



İçim geçmiş.


Çocukluğum gezindi


Ruhumun papatya kokan sokaklarında.




"Ahhh tebeşir yok diye seslendi biri",


{ Ben bulurum diye cevap verdi dilim}


Buldum bir kırık kiremit parçası


Çizdim sek seği.


Etrafımda gülen çocuk yüzler.


Başladık oynamaya.


Zıplamaktan guruldayan mide sesleri


Dahil oldu oyunumuzun içine.



Ahhh o elimize tutuşturulan salçalı ekmek,


Ne güzelde gelirdi


Açlıktan guruldayan midemize.


O sadece salçalı ekmek değildiki


Benim için huzur tadında yenen tek yemekti.



Dalmışım...


Rüzgar uğulduyor tüm sertliğiyle


Yine karardı gökyüzüm.


Mabed damlaları inerken gökyüzünden,


Huzura kavuşturduğum hüzünlerim


Rüzgârla dağıldı dört bir tarafa.


Toplayabilmek ne mümkün.



Sırılsıklam ıslanırken bedenim,


Entarimden dökülüyordu


Damla /damla gençliğim.


Gökyüzü gençliğime ağlıyordu.



Eve adım atarken,


Çatısından damlıyordu bütün duygularım


Çamura karışıyor du


Ayağımın altında eziliyordu.


Çığlık çığlığa hislerim /sevgim /inancım.



Bana ait olmayan bir evin avlusunda


Gün yüzüne çıkarttığım hüzünlerim bile


Terketti beni.


Bomboşum şimdi.



Bana ait olmayan bir evin odalarında


Yayıldı köklerim.


Burda kimsesizlikten çürüyeceğim..