Yeter! izbe yerlere taştan duvar ördüğün;

Ne gidecek yolu var ne ev olur bu duvar

Çölde bir vaha sanki hayal edip gördüğün!..

Kervan geçmez bu yerler fâni diyar-ı âhar


Bir bak; ma'dum maziye, kimler kayıp yerinden,

Divane olmuş ağlar sahib-i eserinden.

Uyan! Ey gafil yolcu, kim geldi seferinden

Her kış ölüp dirilen burası, sahte bahar...


Aradığım yer bu mu? Allah'ım ben nerdeyim?

Metruka dönmüş heyhat terkedilmiş yerdeyim

Belki ufku açılan; uyanan seherdeyim,

Tükenmez ümitteyim... gelir bâki nevbahar...


Gün geçtikçe yabancı...gün geldikçe bir sancı

Bir yere sevkiyat var! habersizlik ne acı.

Gidilecek yer nerde, nerde bunun aracı?..

Burda durulmaz oldu yerimiz sonsuz diyar.


Kurtarmaz seni asla, makamla gelen miraç 

Düşün alâküllihal öleceksin, ister kaç

Ömür sayfalarını, ister yavaş yavaş aç 

Kimse tutamaz burda, orda kadim dostlar var


Alemlerin sultanı bin esmasıyla bekler,

Ru'yeti Cemal'ini muhabbetine ekler

Böyle yüce davete; dirilir tüm yürekler

Ölmez ne ruh, ne yürek, bizi ister Bâki yâr


Haykırıp âlemlere va'dedip kutsi ferman;

Çare olur yokluğa, hem fâniliğe derman.

Ku'an'a tefsir olup, söyler kainat her an;

Ölmüş ağaca bak ki, hayatla olmuş mazhar


Kur'an'ın mübelliği, muallimi Muhammed(sas)

En büyük müddeası; vahdaniyyet, ahiret...

Nübüvvetin sıdkıyla, tüm mucizat ve hüccet

Nişane-i tastiktir hem haşri eder izhar.


Başlar şu hayat yolu, alem-i ervah ile

Kabre girmeden evvel hep Nur-u iman dile

Silah gibi kuşanıp, ibadet, takva bile

Korkularına eman, ahirette olsun kâr

B.Bayraktar