Zaman götürmeye yeminli, çıkınına doldurduğu anlarımı. Bana yakası erimiş bir gömlek bırakarak. Belkiler iliği yırtık, keşkeler düğmesi kırık. Bu yüzden iki yakam bir araya gelmiyor anne. Ne olur gel, bittiğim yerden başlamayı öğret bana. Koşmayı... Peşinden firar eden gülüşümü... Körsek kalan gözlerime umut yıldızlarımı saç. Kucağını ve sıcağını geri ver anne... Hadi bir kez daha sil gözyaşlarımı. Bir kez daha lokma, lokma banayım ateşine. Anlasana üşüyorum anne.

Masallarım eskidi haberin yok mu? Bayramlık alan da yok... Hatta, omzumu sıvazlayan. Hayat yurduna yerleştirecekler beni anne. Aklıma gem vuracaklar, tıpkı dilime vurdukları gibi. Dörtnala kaçacaklar etrafımdan. Vah ları, tüh leri bittiğinde beni de yok sayacaklar anne. Gitmemeliydin. Beni ikiye böldüğün gibi zamanı da bölmemeliydin. Ayırmamalıydın yüreğimden yüreğini. Kırmamalıydın kolumu kanadımı. Sensizliğe sürgün etmemeliydin beni. Gecenin dehlizlerinde, kabuslardan kaçtıkça kaybolmamalıydım. Gündüzleri naftalinleyip, sandığına kaldırmamalıydım anne...

Alışmamı bekleme anne. Senden öncesi bilmediğimdi. Senden sonrasını da bilmiyorum. Bilmek te istemiyorum ama sanki omzuma yıkılmış vebal gibi çöktü üzerime sensizlik. Silkelendikçe daha çok yakama yapışıyor.. Sen gibi gitmek değil, sen de kalmak istiyorum anne. Kokun burnumda kalsın diye tülbendini bastırıyorum ve içime ciğerlerimi patlatırcasına çekiyorum. Ama inan sendeki gibi değil. İçimi ısıtmıyor artık. Oh’ların sene-i devresi geçeli çok oldu. Şimdi ah’ların kabul günündeyim. Hayat bir çığ gibi devrildi üzerime. Işıksız ve soluksuzum. Ateşi görünce eriyen kar gibi eriyor ve üşüyorum anne...

Biliyor musun serçelerin vardı ya hani, onlarda küstü artık. Sen olmayınca onlar bile başka pencerelere gittiler. Her sabah koyduğum kırıntıları karıncalar yiyor anne. Güzüne sobanda yanmıyor artık. Odanın içinde patates kokusu da yok. Üzerinde ne çaydanlık var ne de su kabı. Hiçbir şey eskisi gibi değil. Eski sıcaklığın yerini buzul çağı aldı anne. İçimde buz, buz kırılıyorum anne. Buz, buz kırılıp hayat deryasının derin sularına gömülüyor bir şeyler. Sesin, duaların nerede? Onları da mı alıp gittin anne?..

Mayıs ayını da sevmiyorum artık. Tüm insanlar anneler günü telaşına düştükçe, ben daha çok kendime kaçıyorum anne. Kendime saklanmaktan, sızlanıp durmaktan yoruldum anne.10 Mayıstan nefret ediyorum ve gelmemesi için ettiğim duaların haddi hesabı yok. Bu çocuk yüreğime sinmemeliydi acının yanık kokusu. İsinden, dumanından kızarmamalıydı gözlerim. Alevinde saçlarım ütülmemeliydi. Ben sensizliği yanık kokusundan öğrenmemeliydim ANNE.

HÜZÜN ŞAİRİ: N Y

( 18 / 03 / 2012)