ÖNEMSENMEYEN KAR TANELERİ

   Bir gün bir dağın tepesinde bulunan dağ kulübesinde oturmuş doğayı seyrediyordum, yağan karın göz alıcı beyazlığıyla doğa adeta bir gelinlik giymiş gibiydi. Bir taraftan doğayı seyrederken bir taraftan da aheste aheste yağan kar tanelerinin bir canlıyı, bir haneyi, bir köyü nasıl viraneye çevirdiğini merak ediyor kar tanelerinin önemsiz olduğunu düşünüyordum.

       Merakımı gidermek için elime aldığım cüzi bir miktar kar tanelerini zirveden aşağıya doğru yuvarlamaya başladım. Yuvarladığım kar taneleri önce bir misket sonra bir top ve daha sonra da bir gülle halini almış gittikçe de büyüyordu. Aşağıya ininceye kadar büyümesine devam eden kar taneleri adeta bir çığ halini almış, korkunç bir gürültü çıkararak aşağıya düşmüştü. Allahtan çığın düştüğü yer bir dere kenarıydı.

       Şayet çığın düştüğü yerde bir canlı veya bir hane bulunmuş olsa idi düştüğü yeri viraneye çevirecek bedenimi ebediyen vicdan azabı kaplayacaktı.

      Netice itibarıyla önemsenmeyen kar tanelerinin zirveden aşağıya yuvarlanıncaya kadar bir çığ haline gelmesi bana insanın içinde bulunan bir nokta büyüklüğündeki nefret ve kin duygusunu hatırlattı.

   Çünkü insanın yüreğinde bulunan bir nokta büyüklüğündeki kin ve nefret duygusu aynen zirveden aşağıya yuvarlanan kar tanelerinin çığ haline dönüşmesi gibi zamanla büyür önce kalbi sonra ruhu daha sonrada bütün bedeni sararak o insanı aynen gözü dönmüş bir canavara dönüştürür ve bütün insanlığı yok edecek bir hale getirir.

                   İsmet MURAT