ON DÖRT ŞUBATMIŞ

On dört şubatmış ha, nasıl on dört şubatmış

Kimin umurundaki benim şehidim varmış

Beş tane tabut gel di, içi boş diyorlardı,

Açtım ki ne göreyim, sade külleri kalmış.


On dört şubatmış ha, nasıl on dört şubatmış

Tutmuş gevurun dölü, öyle bir silah yapmış,

Üç bin derece ile ,bir tankı eritirken,

İçinde beş askerin bedeni, alev almış.


On dört şubatmış ha, nasıl on dört şubatmış,

Ruhumu bedenimi, acı ıstırap sarmış,

Henüz körpe kuzular almadan muradını,

Hayata veda edip derin uykuya dalmış.


On dört şubatmış ha, nasıl on dört şubatmış

Ana baba, bacı, yâr, hepsinde şafak atmış,

Al bayrağa sarılı tabutlar görünürken,

Yavrular öksüz kalmış, sevgiliyi ağlatmış.


On dört şubatmış ha, nasıl on dört şubatmış

İsmet der beş şehidim, gözlerini kapatmış,

Nefesini tutarak sessiz çığlıklarıyla,

Tutuşup kül olurken, yürekleri dağlatmış.