Sabahın seherinde gün ışımada 

Yine dalmışım hülya alemine 

Şimdi dalgın yüzümde 

Kanat çırpar hayallerim 

Bulutların üzerinde 


Hüzün çöker akşamın kızıllığında 

Aklıma gelir memleketim 

Sızlar burnumun direği 

Çamların, ardıçların kokuları 

Göğün mavisine bürünmüş 

Dalgalanır, yaşlı söğüt ağaçları 


Ocaklıktaki ateşin çıtırtıları 

Duvarlara vurur alevlerin oynaşması 

Evlerden hiç eksilmeyen 

Bacalardan yükselen dumanları 

Açıktırır karnını, ateşten gelen kokular 

Fırında pişen ekmeğin, bazlamanın 

Demlenen çayın buğusu 

Ayrı bir özlem şimdi 

Memleketimin sarışın ikindileri 


Gözlerimin alabildiği özlem 

Oflara karıştı iç çekmelerim 

Şöyle bir bakıp tepeden 

Tarlada savrulan ekin başaklarını 

Yeşile bürünmüş bağları, bahçeleri 

Dağları kaplayan bulutların 

Ağır ağır yol alır sürtünerek 

Gözün ilişir akan dereye 

Uzaktanda olsa duyarsın 

Genzini saran gübrenin kokusunu 


İnceden ince bir ıslık sesiyle 

Dilimde şimdi hasret türküleri 

Meleşir koyunları kuzuları 

İşitirim boğuk boğuk sesini

Ara ara havlaması karabaşın 

Çil horozun avluya çıkıp ötüşü 

Canlanır gözümün önünde 

Rüyalarımı süsleyen memleketim 


Nasip olurmu bilmem ayak basmak 

Vatan topraklarına 

Secdeye varıp öpmek 

Biriktirdiğim hasreti, özlemi bir kenara atıp 

Anama, babama doya doya sarılmak 

Unutmak istercesine geçen yılları 

Konu,komşu,eş,dost, akraba 

Hoşbeş etmek tüm tanıdıklarla 

Şimdi daha iyi anlıyorum yaban ellerde 

Bir kuru dikenine hasretmiş insan 

     Hasret duyduğu memleketin 

Ekim 2019 M.CAN