Card image cap
Kadin

Unuttuğu bir şey vardı adamın hep hatırlaması gereken. 

Öylece sarmaşık misali sarmıştı kadının ince  ve narin ruhunu. 

Bedenini demiyorum bakın İyi anlayın. 

Öyle ki  kadın kendi benliğini unutmuş çoktan 

adamın gölgesinin eseri oluvermişti. 

Kocaman ağır yıllar. 

Az bir zaman da değildi hani . 

Sahi yıl dediğin neydi ki ? 

Zamanın katiliydi. 

Geçmek için çabalayan gün sayısı. 

Sanki ne olacaktı geçecektide... 

Başı göğe erdimi bilmem ?


Kendini unutmuş ve kaptırıp gitmişti öylece..

Görünen köydü kadın,uçurumda çiçek açtırmaya çalışan. 

Aslında gönlünde de bahçeler vardı. 

Rengarenk çiçekler, güller, menekşeler, nergizler, kardelenler, 

arı ve kelebeği hiç eksilmeyen ama 

hep gölge fesleğeni  olmuş ve erkeğin gölgesi 

bahçenin yeşillenmesine müsade etmemişti. 

Azıcık gülse ne gülüyorsun oldu seni bu kadar mutlu eden ne ? 

Kısık kısık güldü kadın. 

Solgun bir gülüşün ölü yolcusu...


Oysa sevda türkülerinin göbeğinde yetişmiş ve 

kraliçelik tacı olsa tam bir salon hanımefendisi olabilirdi. 

Ama sadece 3 metrekarelik bir salonun 

bezmiş yolcusuydu başarabildiği..


Sahi böyle olsa denge mi bozulurdu. 

Dünya bir ayağı aksak, dönemez miydi ?


Ayakkabına bulaşan balçık misali iz bırakıyordu her yerde. 

Donmuş gözlerini güldürmek pek de kolay değildi. 

Ne giyerse giysin, hangi güzelliğe banarsa bansın gülmüyordu, olmuyordu

Yitik kentin duvar örücüsü gelse bile yapamazdı. 

Öyle sanıyordu buna inandırılmıştı esasen. 

Sevmek acıydı, sevgi karşılık bekleyen eylemdi. 

Fazla fedakarlık zarar ziyandı bomba atmak gibi bir şeydi ruha. 

Her patlayış bir azayı köreltiyordu, gözler , 

kulaklar ne görür ne duyar olmuş öylece savruluyordu 

bir sonbahar mevsiminde sararan çınar yaprağı gibi...  


Çok sevmek değilde ölçülü olanı güzeldi. 

Gülmeyi özledim dedi içinden bir ses. 

Saklandığı köşe başına koşacak ve bulacaktı onu, 

sobeleyecek sımsıkı saracaktı, 

vazgeçmediğine sevindi kadın neden mi ? 

Sevmekten...


Kol kırılır yen içinde kalır kadını olmayacaktı. 

Kırdırmayacaktı ne kalbini ne de kolunu. 

Vazgeçti geçmişinden,

vazgeçmediği renkli pembeye çalan geleceğiydi esasen...