
Kabul olan dua
Ben
oldukça uslu bir çocuğum. Kardeşim ise ele avuca sığmaz bir yaramaz. Yemeği
iştahla yer ve herkesten önce bitiririm. O ise yemek istemez, önüne konulanı da
yemez, nazlanır. Annemi ben hiç üzmem, hatta yardım bile ederim ama kardeşim,
annemi çok üzer. Hatta ağlatır bile. Bütün bunlara rağmen, nedense evde ki
bütün yaramazlıkları yapan benim anne ve babamın gözünde! Haksız yere suçlanmak
çok gücüme gidiyor ve üzülüyorum.
Geceleri
yatağa girince, kardeşim ölsün diye dua eder oldum son zamanlarda. O ölünce
babam da hep beni sever düşüncesi aklıma yer etti. “Pis cüce! Neden doğdun ki
zaten sen?“ Her gece bu düşünce ve dualarla uyur oldum. Zaman zaman rüyalar
görürüm, çok sevinirim. Babam, annem ve ortalarında ben; elimden tutulmuş
gezmelere gidiyoruz. Parklarda istediğim kadar oynayıp, koşuyorum kan ter
içinde. Top oynuyoruz babamla işte ilk defa. Ne yapsam hiç kızmıyor bana. Başımı
okşuyor, kucağına alıp havaya atıp tutuyor. O kadar mutlu ve sevinçliyim ki.
Hiç dövmüyor beni babam, sadece ne yapsam daha çok seviyor. Çünkü kardeşim yok,
ölmüş! Aramıza giremiyor artık. Annem ve babamla mutluluğun tadını çıkarıyoruz
kısacası.
Birden
aklıma geldi. Bir gün pis cüce kardeşimle salonda top oynuyoruz. Top
yanlışlıkla masada duran vazoya çarpıp kırılmıştı. Cam kırıkları her tarafa
saçılmıştı. Aslında vazoyu kardeşim kırmıştı. Ama suç her zaman ki gibi üzerime
kalmıştı. Babam hışımla odaya girip “Allah’ın cezası velet! Nedir senden
çektiğimiz!“ küfürlerle karışık sayıp dökmüştü. O kadar çok dövmüştü ki her
yerimden kan gelmişti. Madem o, hep
böyle haksız yere sövüp sayacak, dövecek o da ölsün artık. Dayanamıyorum bu
haksızlıklara. Babam hep onu seviyor, sanki beni hiç istemiyor.
İşte
bu olaydan sonra geceleri yatağa girince yorganı başıma kadar çeker, artık
kardeşimle birlikte babamın da ölmesi için ağlayarak dua ederim. Ne kadar zaman
geçti, hatırlamıyorum. Bir akşam babam eve çok erken geldi. Omuzları çökmüş,
gözlerindeki o sert bakışlar kaybolmuş, yüzü sapsarı vaziyette içeriye girdi. Tam iki saat boyunca; annemle mutfağın
kapısını örtüp gizli gizli fısıldaşarak konuştular.
O
gün okulun camını kırmıştım kazara. Galiba onu duydu diye düşündüm. Yiyeceğim
dayağı titreyerek bekliyordum. Bir zaman sonra odaya geldiler. Hayret, babam
hala suskundu. Ağzını bıçak açmıyor, karşıya dalmış boş boş bakıyordu. Bir
anlam veremedim. İşe de gitmemeye başladı günler geçtikçe. Onu hep yatarken
görür oldum. Önceleri pek önemsemedim çocuk aklımca. Belki de grip gibi basit
bir hastalığı vardır diye tekrar önemsemeden oyunlarıma daldım.
Bana
bir şey oldu bu suskun zamanlarda. Evde
durmadan yaramazlık yapıyor, kardeşimi her fırsatta dövüyor, küfür ediyor,
eşyaları kırıp döküyorum. Hatta bir
keresinde elimdeki çakmakla oynarken, perdeyi tutuşturdum. Babam buna bile hiç
ses etmedi. Adeta kör ve sağır gibi. Babamdaki bu ani değişikliğe bir anlam
yüklemekte zorlanıyorum. Çok merak ettiğim için sonunda anneme sormaya karar
verdim. ”Babam neden böyle anne nesi var?”
Diye sorunca gözleri doldu, derinlere dalıp gitti. Bir şeyler vardı ama
nedense annem benden saklıyordu. “Bir şeyi yok oğlum. Baban iyi ve hep iyi
olacak. Merak etme.“ Dedi.
Bu
defa babamın yattığı yatağın ayakucuna oturarak onu izlemeye başladım.
Uyanmasını bekliyordum içim içime sığmadan. Gözlerini açtığında beni yatağında
oturur halde görünce şaşırdı. Gülümsemeye çalışıyordu. “Baba! Sen iyi
olacakmışsın annem öyle diyor.“ Deyince evet oğlum doğru demiş. Ben çok iyiyim.
Biraz yorgunum son günlerde hepsi bu. Sen bunları kendine dert edinme sakın.
Derslerini ihmal etme sakın. Nasıl desem ki sen çok akıllı bir çocuksun aslında
ve uslusun. Seni yok yere dövdüğüm, azarladığım zamanlarda oldu. Unut bunları, aldırma emi oğlum. Babalar hem
döver, hem de sever. Baba olduğunda anlayacaksın beni.” Dedi, yavaş yavaş
konuşuyordu.
Babamın
bu munis anlatışında, her şeyi anlamıştım.
Bütün suç bendeydi. Canım yandıkça gece dualarıma ölsün diye onu da
katmıştım. Dualarım kabul olmuş ve babam ölüyordu. Benim suçumdu benim dualarım
yüzünden olmuştu bütün bunlar. Bu pişmanlıklarım içinde günler geçiyordu. Bir
gün okuldan eve geldiğimde, evin kalabalık olduğunu gördüm. Annemin çığlıklar
içinde canhıraş ağlama sesi geliyordu. Hızlıca çantamı atıp eve girdim. Babamın
yatağına baktım, yoktu! Annemin ağlayan gözlerle bana baktığını fark edince,
babamın öldüğünü anladım.
Her
şey benim ettiğim kötü dualarımın kabul edilmesiyle olmuştu. Ben çok kötü bir
çocuğum. Yediğim dayakları hatırladım. Şu an onların bin beterini hak ediyorum.
İçimi birden bire derin bir korku kapladı. Ya ettiğim dualar yüzünden kardeşim
de ölürse? Bu düşünceyi bir türlü söküp atamıyorum zihnimden. Çok korkuyorum.
Çığlık çığlığa ağlamaktan kimse beni kurtaramıyor. “ Ne olur Allah’ım kardeşim
de ölmesin!” Duam hala her gün dudaklarımdan dökülüyor.
O
günden sonra asla bu tür bir dua etmedim hiç. Böyle yaparsam baştan ettiğim
duanın etkisi geçer, babamda beni affedip geri döner diye düşündüm. Hep uslu
bir çocuk oldum. Annem ne derse hep yaptım, yardım ettim. Evde top oynamadım bir daha. Üzerimi
kirletmedim. Kardeşime hep iyi davrandım ve ona hep ağabeylik yaptım.