Bir keresinde nepal dağlarına çıkmıştım
İçgüdümün verdiği tanıyla
Varlığının başlangıcına yabancı olan o 
Geçmiş yüzyıllardan bir
Serenat gibi hoyrat ve çırılçıplaktı
Toprağın zerreciklerini insan oğlunun
Üzüntülerini lekesiz üzüntülerini katıksız
Şaşılası bir mezhebin son belirtisi gibi
Benim onu uğursuz ucubeler diyarında
Tuhaf insanlar dalgalarıyla ve
Kendi uçarı renginin kokusu ve dağ gözlü 
Rengarenk dalgalı gök ardındaki
Hışırtısı deli ediyordu garip şarkılar eşliğinde
Sonra mum yaktık üç gün boyunca
Beklemeye değermi yarın bilmiyorum
Bana sormayın nereye böyle
Yalan ırmağının sesleri
ve sözlerin ruhları akisleri kayıtsız
Ebedi hayatımızda şekil ve renk tonu
Ruhlarımızın parçalandığı o sakin göğüste 
Sevdiklerimizi bulacakmıydık
Hayatımızın iki yakası sonsuzluğun ardında
Yas tutmanın ötesinde bulamayacağız
Bu yaban kargaşa düzeninden uyandım
Her lahzası yüreğimde
Ve varlığımı çağrıştıran seslerin yükselişiyle
Yarı uykulu iken uzaklığımdan
Sabahın seherinde seslenişi ruhumun
sesiydi kesin.
Birden beliren çivit renkli mavinin uçlarına
Basa, basa, inerken dik yamaçlardan
Ayrılıyorduum artık karabasanlardan
Hiç gelmemiş hiç gitmemişler
Silkelendim zıtlıklarımdan hafifledim
Bir daha gitmemek üzere
İşığın yolunu izledim