Bir keresinde nepal dağlarına çıkmıştım

İçgüdümün verdiği tanıyla

Varlığının başlangıcına yabancı olan o Geçmiş binyıllardan kalan yabansı duruşu

Serenat gibi hoyrat ve çırılçıplaktı

Toprağın zerreciklerini insan oğlunun

Katıksız lekesiz üzüntülerini 

Şaşılası bir mezhebin son belirtisi gibi

Anlımıza vurur gibiydi.


Ve o ucubeler diyarında 

Tuhaf insanlar kendi uçarı renkleriyle

Ugultuları içsel bir türküye dönüşüyordu

Dalgalı gök altında uçuşan saçlarıyla

Daha yükseğe daha yüksege hallav çekerek

Rüzgarın hışırtısı yüksek kayalardan geri dünüyordu


Sonra üç mum yaktık gece boyunca

İçgüdüsel olarak karmaşık durumdu

Ebedi hayatımızda şekil ve renk tonuna

Yalan ırmağının sesleri karışıyordu

Ve sırlı met düzeninden uyandım

Her lahzası yüreğimde derinleşerek

Birden beliren çivit renkli mavinin uçlarına

Basa, basa, inerken dik yamaçlardan

Kaya mezarlarına rastladım

Özgün, sanatsal ve soyut çığlığı benliğime işledi.

.

Yas tutmanın ötesinde buluşacakmıyız

Yoksa ne diye kayıtsız varlığımı çagrıştıran

Seslerin yükselişi

Yoksa ne diye ışık yolunun kayboluşu

Beklemeye değermi yarın bilmiyorum

Bildiğim birşey var anlatamıyorum


Mustafa Yaman

03 mayıs 2020