Hangi̇ duygunuzu besli̇yorsunuz?
HANGİ DUYGUNUZU BESLİYORSUNUZ?
“Sevginin olduğu yerde imkânsız
yoktur” denir bir Kızılderili
atasözünde.
Öyle kişiler vardır ki; en ufak bir olumsuzluk karşısında çözümü imkânsız olarak görür, ‘mutlaka bir çözüm yolu olmalı’ diye düşünmeden kesinkes yelkenleri indiriverir. Oysaki “eline diken batmadan gül toplayamazsın” sözü bir ikaz lambası gibi yanıp yanıp söner göz önünde. Eğer güle sahip olmaksa asıl hedefimiz, ara sıra batan dikenlerin acısını, güle olan sevgimizden dolayı hiç umursamayız.
İnsan kendi içinde hem sevgi ve hem de nefret duygularını besler yıllar yılı. Bu duygular ne kadar çok veya ne kadar az beslenirse kişiye o kadar faydalı ya da zararlı olabilirler. Eğer nefret duygularını çok beslemişse; hiçbir güzelliği kabullenemeyecek, her şeyden, her güzelden nefret edecektir. Yok, eğer sevgi duygularını çok beslemişse o zaman da her işten bir güzellik çıkartacak, o işe ve o işi yapana güzel bakacak, sevgi ile dolup sevgi ile taşacaktır.
Sevgili
dostlar;
Nasıl ki, kıssalar hisse alınmak içinse, öykülerde
ders alınmak içindir diyebiliriz. Yazıma başlarken bir Kızılderili atasözünden
yola çıkmıştım, buraya kadar geldim. Madem ‘öyküler de ders alınmak içindir’
diyoruz; o zaman bir Kızılderili öyküsünü birlikte okuyup, sonuçta birlikte
ders alalım olmaz mı?
* * *
“Yaşlı Kızılderili Reis kulübesinin önünde
torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki köpeği izliyorlardı.
Köpeklerden biri beyaz, diğeri siyahtı. On iki yaşındaki çocuk kendini bildi
bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde duruyorlardı. Dedesinin sürekli göz
önünde tuttuğu iki iri köpekti bunlar. Çocuk kulübeyi korumak için biri yeterli
gözükürken niye ötekinin de olduğunu, hem niye renklerinin ille de siyah ve
beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla sordu dedesine;
-Dede, bu iki köpeği niye hep kulübenin önünde tutuyorsun? Hem niye
biri siyah öteki beyaz?
Yaşlı Reis,
bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı ve:
-Onlar dedi, benim için iki simgedir evlat
-Neyin simgesi? Diye sordu çocuk
-İyilik ve kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün iki köpek gibi, iyilik
ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep
bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları.
Çocuk sözün burasında, ‘mücadele varsa, kazananı da olmalı’ diye
düşündü ve her çocuğa has, bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi:
-Peki, hangisi kazanır bu mücadeleyi?
Bilge Reis, derin
bir gülümsemeyle baktı torununa:
-Hangisi mi evlat? Ben hangisini
beslersem o kazanır!”
* * *
Evet, Sevgili dostlar, öykümüz burada bitti bitmesine de, mutlaka bir ders vermiş olmalı. Sizler kendi payınıza düşen dersi almış olmalısınız, benim kendi payıma düşen dersi aldığım gibi.
Sözün sonuna gelmişken kendi gönlüme son bir kez daha
seslenmeden geçemeyeceğim.
Çekiç vur
sevginle örse
Duyulsun
sesi dört yandan
Düşmanların
surlar örse
Aşarak
gir, geçip candan…
Her ne kadar gönlüme desem de
sözümü, bilen bilir benim özümü der saygılar sunarım.
Kalemine bereket hocam guzel kaleminizi tanımış olduk
Sevgiler selamlar
Sevgili Dost;
Gönlümüzden geçenleri yazıya dökmeye çalıştık o kadar...
Beğeni ve yorum için teşekkürlerimle selam ve saygılar...
Güne ziyadesiyle yakışan bir yazıydı okurken feyz alınan. Tebrik ederim usta kalemi
Öncelikle kendim yazdıklarıma uygun yaşamayı dilerim Rabbimden, feyz alınırmı o da Allahın takdiri.
selam ve saygımla Teşekkürler.
Kalemine yüreğine sağlık Halil hocam
Teşekkürler Murat Kardeşim, var olasın