DUAYA KATRAN KARIŞTIR

Yaşlı kadının biricik devesi uyuz olmuştu. Ölürse bütün işleri altüst olacak, bağına, bahçesine giderken eşya­sını yükleyecek vasıtadan mahrum kalacaktı.

Bunun için günlerce düşünmüş, bir tedbir hatırına gelmemişti. Durmadan dua ediyor, devesini kurtarmasını Allah'tan diliyordu.


Bir gün yine kıra çıkardığı devesinin ot yemeyip, su içmediğini, iskelet haline geldiğini görünce üzüntüsü bir kat daha arttı, başladı ağlamaya.

Hem ellerini açmış dua ediyor, hem de durmadan ağlı­yordu.


İşte bu sırada Peygamberimiz, ashabıyla birlikte ora­dan geçmekteydi. Yaşlı kadının ağladığını görünce sordu:


Ey Allah'ın kulu, niçin gözyaşı döküp ağlıyorsun? Kadın titrek sesle cevap verdi:

Niçin olacak, dedi, devem için. Devem benim herşeyim. Ya ölürse halim ne olur? Yakalandığı hastalıktan kurtarması için Rabbime günlerdir el açıp dua ediyorum, fakat bir türlü kabul edilmiyor.



Tebessüm eden Peygamberimiz şöyle cevap verdi:


Kabul olmasını istiyorsan duana biraz da katrankat, katranl..


Kadın düşünmeye başladı. Ne demekti duasına katran katmak?


Nihayet anlar gibi oldu. Bu defa gidip komşulardan katran bulan kadın, uyuz devesine önce iyice bir katran sürdü. Bundan sonra da ellerini açıp duaya başladı.


Katranla uyuz sivücelerindeki mikroplar tümüyle öl­müş, böylece deve uyuzdan kurtulmuştu.

Bundan sonra anlaşıldı ki, bir hastalığın iyi olması için sadece el açıp dua etmek yeterli değildir.


Ayrıca ilâcını da ihmal etmemek şarttır. Peygamberimiz kadına bunu söylemek istemiş, mes'eleyi anlayan kadın da tav­siye edileni tatbik ederek devesini kurtarmıştı