Uzağa gitmiştik o gün çok uzağa
Henüz onüç yaşında ya vardım ya yoktum
Diğerleri kocaman adamlardı
Onlar odunları yükledi durmadı
Yürüyüp gittiler beni düşünmeden
Ve sonra kesintisiz yamur başladı
Tek başıma kalmıştım, tek başıma
Derin ormanda, patika yolda
Yürüyordum gecenin ortasında
Hava ayaz mı ayaz
Yağmur iliklerime işlemişti
Merkepte odun yüklüydü
Tırmanıyorduk yokuşu
Patika çamur, patika kaygan
Yuvarlandık yardan
Kendimizi derede, coşkun suda bulduk
Yinede zor zahmet kurtulduk.

Boş gidemezdik elbet köye
Başladım odunları yüklemeye
Sakın yıkma dedim merkebe
Birkaçkere daha yıkıldık
Sonunda yokuşu tırmandık.

Bazen ayaklarım tökezliyordu
Bazende gözlerim seyriyordu
Sık orman göğü kapatıyordu
Neydi bilmiyorum içimi ürperten
Taşlar, çalılar sanki canlanıyordu
Birşeyler geliyordu sanki peşimden
Hışırtılar duyuyordum sağda, solda
Epey sonra vardık tepedeki yaylaya.

Orada kapısı kapalı bir kulübe vardı
İtince biraz açıldı
Ateş yakmalıydım ama kibritim ıslaktı
İnmeye başladık yine patikadan
Yer kaygan, yer uçurumdu
Geceye karışıyordu duyduğum sesler
Bazen bir uluma,  bazende  bir homurtu
Aşağılarda meşeler kayalara yaslanıyordu
Bir uçtan bir uca korular kapkaraydı
Gözleri parlıyan bir hırlama peydah oldu
Eşek ürktü yuvarlandı yardan
Baltayı salladım korkudan
Biraz hır gürden sonra
Kayboldu derin ormanda.

Aşağı indim baktım eşek yatıyor
Anladım ki sırtındaki odunlar batıyor
Çözdüm serbest bıraktım
Odunları bir kuytuya sakladım
Zira eşekte bitmişti bende
Binip köyün yolunu tuttum
Anamı kapıda beni beklerken buldum.