DEDİM

Be hey gardaş bugün kendi kendime,
Hasırı keçeyi yazayım, dedim.
Çıktım eski Değirmen’in bendine,
Koyunu keçiyi yazayım dedim.


Tahtadan dı cümle kap kacağımız,
İspirtoyla yanar, gaz ocağımız,
Gece aydınlatır şinanayımız,
Geceyi, bacayı yazayım dedim.

Koyun kuzu nede güzel meleşir,
Çoluk çocuk halay çeker eğleşir,
Düğün ‘de Dernek’te hepsi birleşir,
Hoca'yı, Koca’yı yazayım dedim.

Çalışmaktan nasırlaşmış elleri,
Dudaklardan türkü sızan dilleri,
Harman savururken seher yelleri,
Gayreti, çabayı yazayım dedim.

Unuttum sanmayın kara patos'u,
Yel eser yutardık samandan tozu,
Öğle sıcağında kesip karpuzu,
Yanında ‘da Çay’ı yazayım dedim.

Herkes sahip çıkar idi dost, una'
Otururduk, koyun kuzu post, una,
Hasat'ı toplarken üstü, üstüne,
Dirgen'i, yabayı yazayım dedim.

Allah’u Ekber’de vardı yerimiz,
Asla kurumazdı alın terimiz,
Yün minder, ot yastık bir sedirimiz,
Obayı abayı yazayım dedim.

Aşhanemiz vardı, kerpiç ’ten, mil ’den,
Çamaşırda medet umardık kil ‘den,
Kap kacağı, parlatırken, biz kül ‘den,
Ocağı, sobayı yazayım dedim.

Hazırlık yapardık, dünden yarına,
Erkenden varırdık köy Pınar’ına,
Suyu doldururduk tahta Kuruna,
Omuzluk Kova’yı yazayım dedim.

Beklerken kızardı, teyzeyle bibi,
Ne tatlı olurdu tencere dibi,
Parmak parmak dalar idik aç gibi,
Sütlaç sıyırmayı yazayım dedim.

İsmet Murat indi çayır düzüne,
Hiç bakmayın siz garibin gözüne,
Patatesi atıp ocak Köz’üne,
Karın doyurmayı yazayım dedim.