(Eski defterlerden günlüğüme yansıyanlar)

 

Aydınlığı karartıp karanlığa gömdüler yüzlerini, aydınlığa düşman, aydınlığı sevmeyenler. Kendileri aydınlığa çıkamadıkları gibi tahammülleri de kalmadı aydınlık yüzlü insanların yüzlerini görmeye, korkuyorlar çünkü aydınlardan ve aydınlanmadan, korkuyorlar aydınlığı bol,  gelecek yarınlardan. Ondan değil midir? Her fırsatta aydınlarımızı öldürmeleri, onlara düşmanlık beslemeleri:

 

Bizim sevgimiz insana ve insanlığadır aydın yarınların geleceği için. Tapınmayız hiçbir nesneye ilahtır diye, bizler insanda görüyoruz sizin gökte aradıklarınızı, kıble etmiyoruz insandan başka bir canlıyı kendimize. Yanı başımızda duran insan arıyoruz bulmak istediklerimizi cennet ve cehennem gibi bir takıntımız olmadığından, insanı severiz insan olduğundan.

 

Mansur ile enelhak deriz asılsak bile meydanlarda. Sahipleniriz Nesimi’yi bilsek de yüzecekler diri, diri derimizi. Çünkü biz Şeyh Bedreddin’in felsefesinden demleniriz insanlığın onuru için. Börklüceli ile Torlak Kemal oluruz Şeyh Bedreddin’in yolunda, ne karanlıklar korkutur bizi ne karanlığı yaratanlar. Ondan değil midir bir cümle Osmanlının peşimize düşmesi? Karanlıkta bizden korksun karanlığı yaratanlarda.

 

Pirsultan ile darağacına gideriz hınzır paşaların zulmüne inat. Var mıdır kellemizin bir değeri halkımızın aydınlık yarınlarından öte, darağacı kan kussa, zulüm kussa gideriz biz halkın aydınlığı ve selameti için.  Deniz olur, Hüseyin olur, Yusuf olur, kendimiz vururuz tekmeyi kendi sandalyemize. Kucaklaşırız aydınlık yüzlü insanlar ile darağacında da olsa.

 

Dursunoğlu Ali

04.08.1982  -  Ankara