Sen ucu, ucuna yamarken eskileri
Yepyeni elbiseler giyerdi komşu çocuğu
İmrenirdim
Dolu, dolu, kızgınlıklar bilenirdim
Bilmezdim ki tarladan gelmişsin
Bostan ekmişsin sıcağın anlında
Yaralı parmakların kanardı annem.

Haylazdım ben
Başın ağrıdığında ağrı kesici bulamazdın
Yaralı parmaklarına paçavralar sarardın
Ellerinin marifetlerini bilmezdim
Mis kokulu yemekler yapardı komşu evin annesi
Sense tahrana çorbasına soğan kavvururdun
Burun kıvırırdım tafra yapar kapıya vurur giderdim
Anlamazdım seni hiç anlamazdım yokluğu
Bilmezdim komşu evin zenginliğini avlulara sığmayan sürülerini
Etin, sütün, peynirin bolluğunu görürdümde
Sanki senin suçunmuş gibi kınardım
Çilenin ne demek olduğunu
Görmezdim annem.

Üçbeş parça taşlı verimsiz tarlada 
Güneş altında yanarken beni ağacın gölgesine gönderirdin
Terden elbisen sırtına yapışırdıda
Bana kıyamazdın durma git derdin sıcakta
Akşam eve gelince yorgunluktan bitap düşüşünü bilmezdim annem.

O gün kahrolası o gün
Ayrılıp şehre giderken
Gitme oğul deyişini nasıl sindirdiysem
İlkgelmezin kaştan (tepeden) geri dönüp baktığımda halen kapıda ağladığını
Şimdiki gibi hissetseydim ağlatırmıydım seni annem.

Düşündükçe yakmak geliyor içimden herşeyi
Ben cahil kalmayacağım derken meğer sen
Kaç okul okumuş neler bilirmişin annem.

Hani o şevkatli oğul deyişin
O toprak kokan ellerin
O bembeyaz cemberin
Hani o allı öğnüğün beline sardığın kuşağın
Ben o sandığını açtığımda gözlerim boşaldı
Göksüm sıkıştı gönderdiğim mektupları
Özenle sarıp saklamışsın annem.

Ben şimdi
Evlat beklemenin en acı örneğini yaşıyorum
Mektup yok günlerce beklenen ama
Elinin içindeki telefondamı yok diyorum
Ve şimdi saçlarım ağarmış biçare
Anılarınla doluyum
Ne desem suçlarımı hafifletmiyor
Öylesine doluyum ki annem...


17 nisan 2021