ALNA VURULAN TUĞRA GİZLİ

Sorma ey dost! Şu yüreğim gamdan hâlî değil.
Bu nasıl bir hicrandır? Merhem yok, yara gizli.
Nedir başıma yağan? Taş değil, dolu değil.
Bu nasıl bir muamma? Yol gizli, töre gizli.
 
Gözlerinden gönlüme hükmeden sultan da kim?
Bir sıtma ki ateşin düşüremez kırk hekim.
Aklıma ve ruhuma nasıl da oldu hakim?
Mührünü kalbe vuran nur-ı dil-ârâ gizli
 
Uzaktan gelen yolcu bu handa ne arıyor?
Hiç bir şey belli değil, sonu nere varıyor?
Ani gelir biletin, vaktini kim görüyor?
Kim kimden erken gider? Yazılmış sıra gizli.
 
Dar-ı gurbette olan özlüyor öz vatanı.
Dışı bal, içi zehir; dünya avcı kapanı.
Kaldırıp sorgulasan dar makberde yatanı,
Sesiz, dilsiz bir vaiz; attığı nâra gizli.
 
Derin uykuya dalan yalan rüyaya kandı. 
Nefis nini söyledi, ecel ile uyandı.
Söze sadık kalana iman kandili yandı.
Ezel bezminde alna vurulan tuğra gizli
 
Cahil kendini över, âma gerçeği görmez.
Kamil ere bend olan faniye gönül vermez.
Vahdet gülün koklayan serap gülünü dermez.
Baş gözüyle görene ak gizli, kara gizli.