Eskiden damlarımız bütün çorak topraktı
Taş yuvakla yuvardık yağmur akmasın diye 
Sürülere verilen kuru meşe yapraktı
Kağnı kağnı çekerdik saman bitmesin diye.

Motorumuz yok idi bineğimiz eşekti 
Üstünde yattığımız içeğiden döşekti
Bebeğin karyolası ağaçtan bir beşikti 
Üzüm sarar verirdik sesi çıkmasın diye.

Baba evde reisti o verirdi emiri 
Yakıtımız odundu bilmez idik kömürü 
Çile çekmekle geçmiş atamızın ömürü 
Gelecekte yavrular çile çekmesin diye.

Tıklım tıklım olurdu Sadık emmi kahvesi
Şıngır şıngır öterdi çay kaşıkların sesi
Böylelikle köylünün yerindeydi neşesi 
Acı şaka olmazdı kalkıp gitmesin diye.

Köyümüzün bakkalı Abdi çavuş Dündardı
Kumaşından kibrite her çeşitten mal vardı
Köylü alışverişi hep oradan yapardı
İncitmezdi geleni kimse küsmesin diye.

Kışları çok meşhurdu akşamları gezmesi
Kızartınca zevkliydi tarhanayı yemesi 
Eksik olmaz yanında pelit ile elması 
Bolca verirler idi gözü kalmasın diye.

Köye çerçi gelirdi yerleşirdi odaya 
Sokak sokak gezerdi incik boncuk satmaya.
Uzatırdı komşular yemek koyup tabağa 
İstemeden verirdi mahcup olmasın diye.

Bazen gönül istiyor köyde yine yaşamak 
Kaşağıyı alıpta öküzleri kaşımak 
Samanları doldurup selelerde taşımak 
O günlere dönerim unutulmasın diye.

İnsan arzu ediyor o eski düğünleri 
Kadınların uzaktan duyulurdu ünleri
Nede çok neşeliydi köyün eski günleri 
Yazıverdim ben şimdi gençler okusun diye. 
16 Aralık 2020