AĞLATMAYIN


Neredeyse gelmişsin bak kemalet yaşına,

Artık kurtul gafletten, buyruk olma başına,

Her gün musallat olup toprağına, taşına,

Dikenlere dokunup, gülleri ağlatmayın.


Sırf eza olsun diye bir açık araştırıp,

Yalanla harmanlayıp, gıybetle karıştırıp,

Türk’sün, kürtsün, diyerek ırkları ayrıştırıp,

Bedenlere dokunup, dilleri ağlatmayın.


Yaratan Halk etmişken, zenci ile beyazı,

İtaatkâr halinden melekler dahi razı,

Olmuş iken sizlerde, silin illet marazı,

Gayretine dokunup, kulları ağlatmayın.


Bir tatlı niyetiyle yutmak için lokumu,

Fillere özenerek çalıştırıp vakumu,

Bir birinden ayırıp, dağ, taş'ı, çakıl, kumu,

Sahralara dokunup, çölleri ağlatmayın.


Hak dinine aykırı, fikirler üreterek,

Vicdanları köreltip, tezleri çürüterek,

Baş aşağı eğdirip, yerlerde sürüterek,

Ayaklara dokunup, elleri ağlatmayın.


Koskoca kâinatın, düzenini bozarak,

Arslan’dan çekinerek, karıncayı ezerek,

Alevleri harlayıp, buzulları çözerek,

Volkanlara dokunup, selleri ağlatmayın.


İsmet Murat'ı üzüp, maske geçirip yüze,

Sütten çıkan ak kaşık, gibi, görünüp, göze,

Bir sütre çekerekten, gece ile gündüze,

Namelere dokunup, pulları ağlatmayın.