Card image cap
Yalnizlik ri̇salesi̇

   

                                         YALNIZLIK RİSALESİ


Bir çığ düşmesi gibi, insanı ağırlığının altında ezen haldir yalnızlık.  Kelimeler cılız kalır onu anlatmakta. Bu yüzden ne dillerde tam bir karşılığı var, ne de kitaplar aşikarca  anlatabilir onu. Yalnızca hissedilir ve yaşanır. Yaşamın bir yada birçok döneminde bu  duyguyla baş başa kalınır. Bu hal bazen bir saat sürer bazen yıllarca.


‘’Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz’’ der Özdemir Asaf. Soğuk bir rüzgardır yalnızlık. Hatta rüzgardan daha gerçek dokunuşları vardır ruha. Yalnızlığın bu dokunuşu öylesine kuvvetlidir ki,   dünyanın en güçlü kişisi bile yenik düşer .


   Yalnızlık, düşsüz bir uyku ve  çocuksuz  ana kucağı gibidir. Bu ruh hali insanın kendini yarım hissetmesine neden olur . Yalnız insanın  ne mutluluğu tamdır, ne de hüznü. Yalnızlık ( ziplenmiş ) sıkıştırılmış  bir duygu halidir. Yaşadığınız süreçte  hep vardır ama  insan doğasına zıttır.


Bazen de bir hasta halidir yalnızlık. Sancısı bütün vücuda yayılmış habis bir ur gibidir. Öldürmeyen ama hep süründüren bir hastalık ki, insanı dirhem dirhem azaltır. O, çözülmesi gereken karmakarışık bir düğümdür. Bu düğüm insanı öyle bir sarar ki, size  milyon nüfuslu bir kentte bir başınıza kaldığınızı  düşündürür. Kalabalıkların ortasında sessizliğin sesini duyurur. Öznesiz cümleler kurdurur biri diğerinden daha  devrik. Ve yalnızlık bazen de iyi bir öğretmendir. Neler  öğretmez ki insana ?


   Bazen yalnızlığı insan kendi seçer. Onlara göre yalnızlık , şahlanış öncesi dinlenme ve  bilenmedir. Bir başlangıç noktasıdır. İnsanın kendine gelip hayata yeniden sarılmasına vasile olur. Kimi zaman da kendi eliyle teslim olur insan  yalnızlığa. Tek çıkış yolunu yalnızlık gibi görür. Yüce dağlar bile yek başına der ve yola koyulur.


Yalnızlık bazen , hasta kişinin kaçışı olduğu gibi  bazen da  hasta kişilerden kaçıştır. Kalabalıkların arasında yalnız olacağına, tek başına yalnız kalmayı  seçer. Başkalarına kızdığından , onlardan uzaklaşmak istediğinden  , korkudan  ve  bıktığından, belki de sadece huzur bulabilmek için yalnızlığa sarılır. Ne kadar sarılsa da eninde sonunda , yalnızlığın soğuk kolları ferahlık veren rüzgardan sonra yerini dondurucu soğuklara bırakır.



  Yalnızlık fiziksel bir durum olarak gözükse de  hiçte öyle değildir. F.Bacon ‘’kalabalıklar insanı yalnızlıktan kurtarmaz.’’ der.  Çünkü kalabalıkların içinde mahkum olunan statüde bir tür yalnızlıktır. Paylaşımların selamlaşmadan ileri gitmediği bir kalabalık kimseyi yalnızlıktan kurtaramaz. Size ‘’yalnız değilim’’  dedirten, etraftakilerin sizi duyması değil sizi anlamasıdır. Albert Einstein’in ‘’tüm dünyada tanınmış bir insan olmak ve kendini bir o kadar yalnız hissetmek çok garip” sözü durumu daha iyi özetler.


   Giderek yalnızlaşıyoruz. Toprak gibi insan da erozyona uğruyor.  İğne  atılsa yere düşmeyen tıklım  tıklım yalnızlık pazarları  her semte kuruluyor artık . Binaların katları ve evlerin oda sayısı artıkça yalnızlıkta artıyor. Tek kişilik yalnızlıklar çift kişilik yalnızlıklara dönüşüyor.


İnsanlara ölümde soğuk geliyor yalnızlıkta. Hep kaçmak istiyorlar  bunlardan. Oysa her ikisi de yaşam sürecinde insanın başına mutlaka gelir. Ölümün değil ama yalnızlığın çareleri vardır. Huzuru arayan insanın kendisini sosyal ortam içine sokması, günlük verimli aktiviteler içinde olması  dostluklarını pekiştirerek  sohbet ortamlarına girmesi, kıskançlık , aşırı rekabet  ve diğer tahrip edici tavırlardan uzaklaşması onu yalnızlıktan kurtaracak  huzur basamaklarıdır. Şurası da var ki, bu dünyaya yalnız olarak gelen insan yine  yalnız olarak ayrılıyor !