SU DEĞİRMENİ
Duvarları taştan örülmüş küçük bir değirmen... Dağlardan dökülen sular kıvrıla kıvrıla gelir, çam ağacından yapılmış oluklarla değirmene dökülür, taşları döndürürdü. Köyden heybesini omuzlayan, değirmene kadar taşır, eşeği veya atı olanlar da onlara çuvallarını yükler, ay ışığında geceden düşerlerdi yollara. Eskiden öyle fazla araç da yoktu. Dedemden kalma bu küçük değirmeni işletirdi babam ve amcam. ..Baba mesleği bir nevi.
Hasat zamanı, çor çocuk, ailede kim varsa tarlaya giderdik .Annem elinde bakraçlarla yemek taşırdı, öyle yakın bir mesafe de değildi, bir hayli uzaktı yolumuz. Buğday başakları içinde saklambaç oynar, uğur böceği yakalardık. Ara ara çeşmeye gider, küçük bidonlarla su taşırdık ekin biçenlere. O zamanlar biçer makinası yoktu .Erkekler ellerini kesmemek için tahtadan yapılmış ellikler kullanır ve bir tutam başağı kavrayıp orak ile keserlerdi, biçtikleri ekini toplamak kolay olsun diye deste deste yaparlardı. Bu böyle üç dört gün sürerdi .Sonrasında kadınlar desteleri bir araya toplayıp, yığın haline getirirlerdi. Bu yığınlar, en sonunda patoza verilir, patozda çekilen buğdaylar çuvallanır ve yine hayvanlarla yüklenip evlere taşınırdı. Bundan sonra ancak bulgur, dövme, yarma, setik, veya un yapılması için değirmenin yolu tutulurdu ...Vesselam kolay kazanılmıyordu ekmek ....Kolay da meydana gelmiyordu. Ah babam ! Gece gündüz demez değirmeni beklerdi öyle. Değirmene gelen buğdayları öğütür, yeniden çuvallara koyar, sahibinin gelip almasını beklerdi .
Ben küçüktüm o zamanlar bana çok ilginç gelirdi buğdayın , mısırın un haline gelmesi ....Babamın bazen undan yüzü, saçı bembeyaz olurdu... "Saçına aklar düşmüş" der babamla şakalaşırdık, arada o da yüzüme sürerdi " Bak sen de bembeyaz oldun" derdi Bizim buğdayı öğütünce mutlaka pide yapardı tandırda...
Tandır... Kayalardan çıkarılan, üstünde ekmek pişirecek kadar düz alanı olan, kare şeklinde bir taş...Topladığı odunları itina ile yığar, ateşi yakıp iyice tandırın ısınmasını bekler ve ardından hamuru açıp taşın üzerinde pişirirdi. Muhteşem bir lezzeti vardı bu ekmeğin. Hâlâ tadı damağımda... Yanına da soğan kırardı. babam .Bahçeden topladığı domates ,biber ,azığında ne varsa değirmenin bir köşesine sofra kurar, Allah ne verdiyse artık eş dostla birlikte şırıl şırıl akan su sesi eşliğinde yemeğimizi yerdik ,ne güzeldi ekmeği paylaşmak . Atalar boşa söylememiş "Huzur varsa soğan ekmek bal olur "diye..
Evet babam yıllarını verdi bu değirmene , az yolunu gözlemedim pencere önünde ,saatlerce beklerdim. Çoğu kişi, evleri uzak olduğu için gece getirirmiş tahılları . Babam da o yüzden çoğu günler gelemezdi eve ... Astım hastalığına yakalandı , kışı yazı yoktu çünkü tüm yük omzundaydı . Tahıl yerine taşlar arasında umutlar öğütürdü babam .
Bir zamanlar kıtlık varmış, herkes çocuğumun karnını nasıl doyuracağım diye kara kara düşünürmüş. Buğday yerine,mese ağaçlarindan dökülen pelitleri toplayıp un haline getirir, ekmek yapar, onu yerlermiş. Babam hep anlatırdı.O yüzden "Hiç nimeti israf etmeyin, onu bulamayanlar da var "derdi. "Siz ne gördünüz kızım varlığı da yokluğu da biz yaşadık, çırpınmam bundan. Allah bir daha göstermesin "diye dua ederdi . Ne güzel bir duaydı. Ekmek emekti. .Babam çok şey öğretti bana .
Bu küçücük değirmende taş sadece tahılı un etmek için dönmediğini ekmeği paylaşmayı ,alın teriyle ekmeğini kazanmayı vs daha nice şeyleri... Şimdi o değirmen bir harebe ,yosun bağlamış her tarafını. Tüm anılar saklı içinde tüm umutların yerlerinde yeller esiyor , Tüm emekler bakılmayınca boşa gidiyor. O değirmenin yanından her geçip gitmemde babamı hayal ederim, nasihatleri gelir aklıma ve özlemle tutuşur sol yanım .Sen yoksun ya babam dönmüyor bu su değirmeni ,umutlar öğütmüyor artık...
TUĞBA KAN
Aklıma bir Sivas Türküsü düştü, Kaderimi dağa yazdım olmadı el aman, kaderimi suya yazdım olmadı el aman, Deftere yazdım yazdım da dolmadı el aman.. Yüreğinize gönlünüze sağlık
Teşekkür ederim... Sağ olun iyi günler
En sevdiğim ve yazmaya gayret ettiğim hikaye türü köy hikâyeleridir.Unutulmuş nice yaşam tarzı ve hasletlerimizi burnumuzun ve yüreğimizin direği sızlaya sızlaya okudum. Saflığın,doğallığın ve temizliğin nişanesi günlerdi.Ne kadar güzeldi tebrik ederim.
Çok teşekkür ederim efendim beğenmenize sevindim. Hayırlı aksamlar
Atalar boşa söylememiş "Huzur varsa soğan ekmek bal olur "diye..
Çok doğru insanlar paylaştıkça mutlu olur. Güzel bir anı geçmişten sevgilerimle...
Teşekkür ederim anılar yeniden canlanıyor o günlere gidiyoruz