Yıllarca onun ile iki dost iki arkadaş gibiydik. Her ne kadar Ayı'dan post sigaradan da dost olmadığını sonradan birçokları gibi acı bir şekilde anladıysam da iş işten hepten geçmeden de terk etmiştim. Arkasından bir damla gözyaşı bile dökmedim desem yeridir. İnsanın gerçek dostu, insana kötülük yapar mı; dakika dakika saat saat ölüme götürür mü? 


Nasıl başlamıştım bu merete? Lise 1.sınıftı sanırım, öyle arkadaşlar ile bir bilardo salonuna gitmiştik. Arkadaşın biri ‘'Yak bir tane Ahmet bir taneden bir şeycik olmaz.'' Deyince, safız ya biz de inandık o bir cike tav olduk. İşte ne olduysa o bir tane ile olmuştu, sonrası çorap söküğü gibi gelmişti. Baştan tek tük içerken, devamında paket taşımaya ve paramız olmadığı günlerde de otlakçı pozisyonunda günlerimizi geçirmeye başlamıştık. O zamanlar hayat tozpembe, açık mavi, hatta bembeyazdı bizler için, bu kadar zararlı bir meret olduğunu çok sonraları, ileri ki yaşlarda, yüksek merdivenleri çıkarken ve komşular ile yaptığımız halı saha maçlarında nefes nefese kaldığımızda, kesildiğimiz de anlayacaktık.


Hani bilirsiniz, bu geçmişten gelen kısa notu. Mark Twain ‘'Dünyanın en kolay olayı sigarayı bırakmak ben binlerce defa bıraktım.'' Diye bir laf etmiş. Lise yıllarında Mark Twain'den pek haberimiz yok tabi ki bizim. Gelelim ilk sigara bırakma denememize ve daha sonra on beş yirmi kere denediğim bırakma maceralarımdan kayda değer bir ikisini sizlere anlatmaya...


Başladıktan bir iki ay sonra, sigara içmeyen fanatik bir Yeşilaycı arkadaşım sigarayı bırakmam için bana hem telkinlerde bulunuyor hem de zararlarını açık seçik anlatıyordu. Anlattıkları kafama da yatmıyordu değil hani. Düşlerime bile giriyordu zaman zaman, bırakmışım da mutluluğu yakalamışım. Tam niyetlendim bırakacağım, bir iki gündür içmiyorum ne güzel. Neriman yok mu Neriman, beni terk etmeyecekti. Sırtıma vuran Nejat ‘'Boş ver be Ahmet sana kız mı yok yak hadi bir tane daha'' yakış o yakış. Keşke sırtıma vurmamış ve de o lafı dememiş olaydı. Ah ulan Neriman ah, hayatıma hiç girmeseydin, ben de o tarihten beri içmiyor Tekel'i de zengin etmiyor olacaktım.


Üçüncü bırakma denememi askerdeyken yaptım. Askerde derken buraya dikkat edin her babayiğidin de başarabileceği bir şey değildir. Ben dört ay bu işi başardım hem de usta birliğinde bir yaz boyunca. Sonra, sonra ne mi oldu? Sabah komutanın çayını götürürken iki şeker yerine üç şeker atarsan çayına, fırçayı da yersin komutanından. Bir de peşine daktilo ile yazdığın yazıda iki virgül, üç nokta, bir ünlem, bir de noktalı virgül hatası tuzu biberi olunca moralin bozulmaz mı, fırça da parlatan bir fırça değil, çık dışarı posta er Zafer'den bir sigara iste, vermese de iste, tertibin o senin veri verecek eli mahkûm. Off ki off.! Ne güzel bırakmış, kabak çekirdeği, ay çekirdeği bir de çay ile kanka olmuştum oysa. Tertip niye verdin bana hemen sigara ya bırakmıştım mereti? Tertip bozulur ‘'Aha istedin verdik Ahmet Çavuş şimdi de suçlu mu olduk?''


Dördüncü bırakma denemem ile onuncu deneme arasında yaptığım bırakma eylemleri üç beş günlük ya da bilemediniz bir haftalık kısa denemelerdi ki biraz daha sabretseydim keşke diye hep kendime kızmışımdır.


Bir gün ABD'de bir arkadaşımın davetiyle O'nu ziyarete gitmiştim. Delikanlılık zamanları O'da bekâr ben de bekârım daha o yıllarda. Arkadaşım mutfağa gidince bir sigara yakayım dedim o içeri de çay koyarken. Tam çakmağı elime aldım sigaramı yaktım, bir iki nefes çektikten sonra bangır bangır bir yerden alarm sesleri gelmeye başladı. Ne oluyor yoksa yine ikiz kulelere saldırı gibi bir saldırı mı var, demeye kalmadan. Seslendim mutfakta ki arkadaşıma ‘'Fikret sanırım bir yerde yangın mangın ya da yine terör saldırısı oldu galiba'' Fikret aceleyle içeri geldi ‘'Ne yapıyorsun sen birader?'' şaşırmıştım ‘'Ne yapmışım ki arkadaşım?'' döndü bana''Sigara içiyorsun bizim site de evlerde bile sigara içmek yasaktır hemen alarm çalar ben sana söylemeyi unuttuydum.'' Vay be dedim adamlar nasılda abartmışlar bu sigara işini. Belki de iyidir bu durum. Düşünsene ev de bile sigara içemiyorsun ve kış günü balkona çıkıp sigara içiyorsun zor bir durum. Kışın balkonda dona dona içeceğine, bırak gitsin.


On birinci bırakma denemem bir Galatasaray Fenerbahçe maçından sonra son bulmuştu. Aslan Cimbom bu sefer Fenerbahçe'yi hem de kendi stadında yenecekti neredeyse. Maça da çok iyi başlamıştık. Canlı canlı arkadaşlar ile izliyoruz maçı üç dört Galatasaraylı, üç dört Fenerbahçeli, bir iki de tarafsız taraftar, aslında Beşiktaşlılar da, onların maçla ilgisi olmadığından tarafsız dedik. Bıraktığım günleri, hatta saatleri dakikaları sayıyorum. Bir saat sonra maç başlayacak ve ben bırakalı tamı tamına seksen iki gün yedi saat yirmi yedi dakika olmuş. ‘'Hadi oğlum Tugay at şu serbest vuruştan golü de biz de sevinelim.'' O arada espri patlatıyorum ‘'Bu Tugay’ı da bir türlü tümen seviyesine yükseltmediler de ondan gol atamıyor çocuk.'' Kimse gülmüyor bu esprime, belli ki kimse askerlik yapmamış. Yok, ağa yok, bastırıyoruz, bastırıyoruz iki topumuz direkte patlıyor. Bir penaltı kaçıyor, sonra başlıyor Fenerbahçe bastırmaya, bir Fener bastırıyor öbür taraftan da bana hafakanlar basıyor, bir şeyler dürtüyor, o ara da peş peşe kalemizde iki gol, iç sesim çok kuvvetli zonkluyor '' Hadi yak bir tane Ahmet nasıl olsa bu maçı da kazanamayacaksınız yak daha ne duruyorsun. '' Dönüyorum kendi kendime fırça atıyorum ‘'Ulan Ahmet sen bir Fener maçı kaybettin diye sigaraya başlayacak adam mısın?'' Çocukluktan beri beraber aynı takımı tuttuğumuz Selami bir of çekip ‘'Yine bize dert, sıkıntı ağabey onlara sevdanın yolları, bize Seyran tepeye dönüş yolları, yol havası çalıyor baksana, hadi bir sigara yaksana.'' Yakmasam iyi olacak ama işte o ama sonrası bir uzun Marlboro Light diye yazılan, ama laykt diye okunan sigara ile teşriki mesaimize seksen iki gün yedi saat yirmi yedi dakika önce kaldığımız yerden tekrar başlıyoruz, hadi hayırlısı diyeceğim, demiyorum. Sigaraya başlamanın her tarafı hayırlı olsa ne olur?


En son bırakışım bir milattır zaten, ondan sonra ne elime ne de ağzıma sürdüm. Bir iki arkadaş iddiaya girdik. Yok, bırakırdın, yok bırakamazdın. Arkadaşın biri ‘'Bırakana benden bir takım elbise ama bırakıp da başlarsanız daha sonra siz bana iki kat elbise alırsınız.'' Dedi ve iddiamız başladı ve bir müddet geçtikten sonra arkadaşım bütün ümitlerini yitirdi elbise konusunda. Elbise filanda laf olsun torba dolsun işte öyle. Uzun bir zaman geçtikten sonra arkadaşıma ‘'Sana kıyamam elbise pahalı epey paran gider, sen şuradan bize bir baklava ya da fıstık ezmesi ısmarla Hacı Baba'dan fit olalım.'' Dedim, o da sağ ol birader dedi ve havalara uçtu. On iki sene kadar oluyor hiç başlamasaymışız daha iyi imiş ama yine de bırakmakla iyi bir şey yapmışız gibi kuvvetli bir his var içimde...