Card image cap
Sesler

Sesler





Durağan bir yalnızlık, örseliyorken beni
Ruhumda eriyordu, buzdan kalıp gölgeler
Ateşim alev alev, yakıyorken sineni
Hazin bir ney sesinde, üflüyorken çalgılar



Bir ateş düşer içre, yakar kavurur seni
Menzili aşığadır, alır savurur seni
Sarınca bir ayrılık, kalbinden vurur seni
Sürgün bir ah sesinde, inliyorken duygular



Hazan mıydı, azap mı, ruhumu kavuran şey
Yoksa bir ceza mıydı, senden bu savuran şey
Çözümsüz bir vaka mı, illetçe bu vuran şey
Haşin bir su sesinde, çağlıyorken dalgalar



Her ayrılık biraz ben, biraz sonbahar taşır
Her mutluluk içinde, mutsuzlukla savaşır
Her sevdalı ruhunda, aşığıyla eğleşir
Dingin bir hu sesinde, çınlıyorken dilgeler



Sen diye çağlayan kalp, sensiz öyle asude
Hayatın anlamı yok, geçiyorken beyhude
Onun gözünde yerim; sanıyorken mabude
Yılgın bir vah sesinde ağlıyorken ezgiler



Yürürsün koşar adım, Aşk’a ulaşamazsın
Aşk çoktan Leyla olmuş, yoka alışamazsın
Mecnun’sa’ çöle düşmüş, asla kesişemezsin
Argın bir of sesinde, sızlıyorken sevgiler


Kardelen
İçeriği;7+7=14 çift ayaklı bir şiirim
Dilge: dili uzun bilgelere verilen isim,
güzel konuşan kimse.
Argın: yorgun-zayıf-bitkin.
Yılgın; yılmış, usanmış, morali bozulmuş, çökmüş.
Dip not:
Değerli arkadaşlar şiirim fon müziğinde geçen aşkın öyküsüne bir 
naziredir ve ben de bir çerks kızı olarak bu öyküden çok etkilendiğim 
için bu şiirim döküldü kalemimden. Burada hikaye bölümü olmadığı için 
buraya eklem zorunda kaldım.
Çalan fon müziği bir Çerkes müziğidir. Adı; Ağlatan Qafe ve (Aşk 
Hikâyesi) 
Bir varmış, bir yokmuş... 
Elbruz’un yamacında her yerden uzak, her yerden çok farklı, çok az 
kişinin bildiği küçük bir çerkes köyü varmış. Bu çerkes köyünde beyaz 
tenli, sırma saçlı, güzel gözlü Janset adında bir genç kız 
yaşarmış... Günlerden bir gün Janset ve ailesi komşu köye düğüne 
davet edilmiş. Öyle bir düğünmüş ki bu Kafkasya’nın en güzel kızları, 
en yiğit erkekleri davet edilmiş sadece. İşte ilk orada görmüş Şamil 
Janset’i ve Janset de Şamil’i... Şamil, o gece en güzel şarkılarını 
çalmış akordiyonu ile. Bütün bir gece... Hiç yorulmadan... Ve düğün 
bitmiş. Janset Şamil’e bakmış, Şamil Janset’e... Uzaktan sevmişler 
birbirlerini... Yada Şamil öyle zannetmiş... Şamil düğünden sonra hep 
Janset’i aramış. Bütün Kafkasya köylerinde... En sonunda Elbruz’un 
yamacında her yerden çok uzak, her yerden çok farklı, çok az kişinin 
bildiği küçük bir köyde rastlamış ona... Evine kadar takip etmiş 
kimsenin haberi olmadan... Sonunda Janset eski ve yıpranmış bir 
kapıdan girmiş içeri... Şamil koymuş aklına orada ve o gece 
isteyecektir sevdiği kızı... Akşam olunca gitmiş sevdiği kızın evine, 
kapıyı çalmış... Kapıyı açan güzel kız sendelemiş onu görünce... 
Belki de korkmuş bilinmez... Şamil kendinden emin adımlarla girmiş 
içeri ve istemiş sevdiği kızı babasından... Babası cevap vermiş 
ardından... O an zaman durmuş, gece bir daha kararmış... Ve 
yeryüzünde çalan bütün akordiyonlar susmuş... Çünkü ’Hayır’ demiş 
kızın babası... Akordiyoncuya verecek kızı yokmuş onun... Şamil 
dönmüş arkasını, yine emin adımlarla yürürken durmuş kapının 
önünde... Bakmış sevdiğinin yüzüne son defa... O her şeyi ve herkesi 
alırken karşısına onun uğuruna... Janset gözlerini kaçırmış Şamil’in 
gözlerinden... Şamil nereye gittiğini bilmeden binmiş atına ve 
karanlığa doğru yol almış... Aylar sonra Kafkasya’nın en zengin 
düğününde akordiyon çalması için davet edilmiş Şamil... Öyle bir 
düğün ki dillere destan... Şamil çalarken en güzel ezgileri, birden 
gelin ve damat girmiş düğün meydanına... İşte o an ay tutulmuş 
Kafkasya’da, yapraklar kurumuş, sanki dünya durmuş... Çünkü sevdiği 
kızı görmüş... Hem çok yakın, hem de çok uzak gibiymiş... Görüyor ama 
yetişemiyormuş... Sanki elinden akıp giden bir avuç su ya da uçup 
giden bir nefes duman... Sevgilisi sandığıymış o anda gelin olan... 
Bu defa gözlerini Şamil kaçırmış... Belki bir anlık sessizllik, bir 
yaralı haykırış... Ve ardından ’Ağlatan Qafe’ ilk defa o gece, 
Janset’in düğününde çalınmış...`Saygılar...


Kardelen