Şairlerin yüreği kocamandır, yeryüzünün sınırları kadar. Bazen vatanın Güneydoğu'sun da ki insanlar girer oraya, bazen batısındaki, bazen kuzeyindeki uzun burunlu, takalarla balık tutanlar.


İnsanları sevmeye mecburdur şair; çünkü onlardan nemalanır, onları yazar. Mecburluğunu bir tarafa bırak, insanları sevmek şairliğin olmazsa olmazlarındandır. Sade insanları mı, tabiatı, diğer canlıları, rüzgarı, güneşi, ayı...


Gördüğü her olumsuzluğu ya da güzel şeyleri dili döndüğünce, kalemi yettiğince yazmaya çalışır. Vatanın bir köşesinde arıza varsa; terör olayı veya ekonomik kriz, sel baskını, deprem; bunların hepsi aynı şekilde şairin yüreğinde de vardır. Şehit olan bir askere hüngür hüngür ağlar. Selin yok ettiği tarlaya, çiftçiye acır. Depremin yıktığı evlerin altında o da kalır...


Doğu Türkistan'da Müslümanlara zulüm yapılır; şairin yüreği, beyni oradadır. Japonya'da metroya bomba konur; o bomba hem orada, hem yürekte patlar. Güney Amerika'da darbe olur; yürek de darbe yer. Afrika'da açlıktan çocuklar ölür; ağzına bir şey alası gelmez şairin.


Şaire en yanlış yaklaşımlardan biri; bu solcu şair, öbürü sağcı şair, bir diğeri bilmem neci şair yakıştırmalarıdır. Vatanını sevmenin, insanları sevmenin solculuk, sağcılıkla alakası yoktur.


Onlar bu toplumun aynaları dır, kıyamete kadar parlayacak olan. İnsan aynaya baktığı zaman hep kendini görür. Sevgi ve Saygılarımla...