Ben ne yaptım ki size? Niye kırıldınız ki bu kadar anlayamadım. Hayır ben size bir kötülük mü yaptım? Yaptıysam açık açık açık söyleyin. Söyleyemiyorsunuz değil mi? Çünkü ben size kötülük yapmadım asla, bundan sonrada yapmam.

Tamam belli bir ücretiniz varsa da, bu serbest piyasada herkesin bir ücreti var aslında. Ucuza gittik diye mi kırıldınız yoksa? Ama inanın ben belirlemiyorum piyasaları, hele de sizin piyasanız ile benim uzaktan yakından en ufak bir ilgim yok.

Sayın sevgili yumurtalar. Zaten üç kuruş fiyatınız var da var olmasına, bakkaldan alıp gelirken kese kağıdını delip de yere düşmenin bir alemi ar mıydı? Hayır kırıldınız mı bir işe de yaramıyorsunuz. Ancak kuşlar, sinekler bir de karıncalar üşüşüyorlar kırık yumurtalara, onlar bayram ediyorlar...

Bana mı afranız tafranız? Ucuza gittik de sana ondan kırıldık mı diyorsunuz? Bakkal Mehmet kaça satıyorsa ben de o fiyata alıyorum sayın sevgili yumurtalar... Küçükken de arkadaşlarımıza sizi araya katıp da öyle seslenirdik ''Sepet sepet yumurta sakın beni unutma.'' diyerek...

Yere düşüp de kendi kendiniz kırılmasaydınız da ben kırsaydım sizi iş yerine gelince menemen yaparken. Ne yapalım işlerimiz çok olduğu için acele ile menemen yapıp domatesi, biberi doğrayıp altı yedi tane de sizin arkadaşlarınızdan yumurta kırıp mideye indiriyoruz. İki üçünüz kırılınca haliyle tavaya giren yumurta sayısı da azaldı...

Yok yahu ben ne konuşuyorum ki size sayın sevgili yumurtalar? Kabuklarınız o kadar ince olmasa siz de öyle kolay kolay kırılmazsınız biliyorum. Hadi bir de size türkü tutturayım da unutmayın beni anacım... ''Yumurtanın sarısı yere düştü yarısı, yarısından fayda yok kaç gel gece yarısı.'' Tey tey tey bile hatta...