Hepinizin bildiği gibi 1983 yılında rahmetli Turgut Özal'ın iktidara gelmesi ile ekonomik hayatımızda yeni yeni kavramlar oluşmaya başlamıştı KDV yani Katma Değer Vergisi gibi, yazar kasa gibi, yazar kasa fişi gibi, vergi iadesi gibi... Çok kısa bir zamanda insanlarımız, KDV ye ve fiş kesme olayına büyük ölçüde alıştıysa da haliyle bunun ile uyum sağlayamayan esnaflarımız ve alıcı durumunda ki halkımızda oldu...


Bir ara bizler emekli anne ve babalarımızın bakkallardan, marketlerden topladığı yazar kasa fişlerini zarflara yazmak ile çok uğraştık. Komisyonumuzu da alırdık ha onu da belirtelim antiparantez. Komisyon derken para mı zannettiniz, gönülden bir teşekkürleri bizlere yeterde artardı bile...
 


Katma Değer Vergisi ilk çıktığında bilenler, hatırlayanlar bilir, malın fiyatı ayrı, Katma Değer Vergisi ayrı yazardı etiketlerde... Kısa bir zaman sonra hükumet düzenlemeye gidip Katma Değer Vergisini her malın içinde olacak şekle getirdi. İlk başlarda % 10 olarak başlayan bu vergi daha sonra değişik mallarda indi çıktı farkılıklara uğradı haliyle...


Tüzel kişiliği olan kuruluşların büyük çoğunluğu fiş verme konusunda her zaman istenenleri yerine getirdiler lakin basit usulde ki küçük işletmelerde ise müşteriler ile satıcılar arasında sürekli KaDeVe pazarlığı yapılır oldu ve şimdilerde de zaman zaman yapılıyor. Alışamayan belli bir kesim var bu vergiye... Zaman zaman ülkemize gelen yabancılar bile bize ayak uydurup da KDV pazarlığına girişebiliyorlar.


Neler yapmalıyız fiş vermeyen esnafları doğru yola sokmak için, düşünür dururum. En başta duygu sömürüsü yapmak lazım. Fiş vermekte tereddüt eden esnafa ''Ey arkadaş sen fiş kesmedin mi senin kesmediğin o fişler yüzünden vergi az toplanıyor ve çocuklarımız sağlıklı yetişmediğinden az hoplanıyor.'' diye bir cümle kurulabilir esnaf arkadaşa... Ya da başka bir klasik cümle ''Kestiğin fişler bil ki yol su elektrik olarak, çocuklarımıza güzel okullar olarak, ücretsiz ders kitapları olarak geri dönecektir, unutma kardeşim.'' Hadi adam tutunda ''Ben bekarım kardeşim, ne karım var ne de çocuğum.'' derse şapa da oturabilirsiniz. Benden söylemesi...


Hemen hemen her vergi dairesinin kapısının girişinde de görürüm ''Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır.'' diye de bir yazı vardır. ''Bak kardeşim vergi verdiğin zaman mübarek bir işte yapmış oluyorsun.'' diye de damardan girilebilir vergi mükellefi biradere... Sonra başka bir şekilde bir cümle de yine ruhunu sarsacaktır esnaf kardeşimizin ''Kaçırdığın her vergi aslında senin hanene kul borcu olarak ve kul hakkı olarak yazılmaktadır, onun da ahirette vebali çok büyüktür, insanın omuzuna da ruhuna da yüktür.'' diye de bir cümle ile vicdanen de köşeye sıkıştırılabilir esnaf kardeşimiz...


Bu arada esnaf kardeşlerde her türlü bahane üretebilirler ''Yazar kasamın rulosu bitmişti alamadım.'' gibi ya da ''Ben buraya emaneten bakıyorum kasa nasıl çalışır bilemiyorum.'' gibi... Benzer bir bahane ''Kasam arızalı o yüzden fiş veremiyorum.'' Şunu da unutmayalım ki ''Çiçekler ilgi ile çocuklar sevgi ile ülkeler vergi ile büyürler.'' Hepinize en derin sevgi ve saygılar...