
Ev erkeği̇: muni̇s
Güneşli
havaları çok sever. Böyle havalarda daha büyük bir şevkle yapar ev işlerini.
Pencereleri sil, köşe bucak evi süpür, çamaşır, bulaşık, yemek derken; bir de bakmış ki akşam olmuş, eşi gelmiş.
-Niçin
geç açılıyor bu kapı?
-Özür
dilerim karıcığım, elimde iş vardı.
-Çekil
şuradan çekil. Elinde iş varmış!
Montunu
ve çantasını tafra ile yere attı kadın. Munis, yerden, ağrıyan belini tuta tuta
alıp, katladı itina ile ve dolaba yerleştirdi.
-Yemekte
ne var?
-Taze
fasulye, pilav, cacık.
Yaptıklarıyla
övünürdü Munis. Elini çok lezzetli bulurdu. Ama bir türlü karısını memnun
edemiyordu. Karısının olumsuz tepkisi her seferinde çok üzüyordu onu.
-Off…
Bıktım! Başka yemek yapmasını bilmez misin sen?
-Yarın
da senin istediğin bir yemeği yaparım karıcığım. Dedi kırgın bir sesle.
-Ben
duşa giriyorum. Çıktığımda masa hazır olsun. Anlaşıldı mı?
Uzun
zamandır yüzüne bakmaz olmuştu karısı. Bir gün olsun şöyle sevgi dolu “Nasılsın
Munis?” Dememişti. Ne yaparsa yapsın yaranamıyordu işte.
Masa
hazırlanırken banyodan şarkılar söyleyerek çıktı kadın, bornozuyla.
-Hani
hazır değil mi? Çok yavaşsın Munis!
-Hazır
karıcığım. Otur sen hele şöyle başköşeye. Çorbanı koyayım hemen.
Bir
kaşık alıp, tükürdü kadın.
-Öf
bu ne be! Ne koydun bunun içine? Ölmem için mahsus mu yapıyorsun?
-Karıcığım
o nasıl söz? Aceleye geldi. Sen çıkana kadar bir de çorba olsun istedim.
-Tamam,
kes Munis! Çekemiyorum artık seni.
Yemek sonrası televizyonun karşısına kurulan
kadının telefonu çaldı.
“Alo?
Ne haber canım? İyi valla ne olsun.
Bildiğin gibi işte. Hıı... Yok… Evet işsiz. Ne yapsın işte evde oturuyor, ev
işlerine bakıyor. Hıı… Evet. Yok, hayatım sen bizi mazur gör. Durumları
biliyorsun. Çok öpüyorum canım. Görüşürüz.”
-Kimdi
arayan?
-Sana
ne, niye soruyorsun?
Sessizce
önüne baktı adam.
-Merve
aradı. Bizi oturmaya çağırdı. Eski dostlar buluşması yani! Gidecek yüz mü
bıraktın insanda? İş yok, güç yok, otur evde. Anca karı parası ye, asalak!
-Ayıp
değil mi beni sürekli bu şekilde aşağılaman?
-Ayıbı
senden öğrenecek değilim! Utanmıyor bir de cevap veriyorsun!
-Ama…
-Sus!
Rezil ettin beni elaleme! İnsan içine çıkamaz oldum.
İşaret
parmaklarını şakaklarına bastırdı.
-Soruyorlar
sürekli kocan neden çalışmıyor diye. Cevap ne biliyor musun? Çünkü kocam
çalışmak istemiyor!
-Ne
gerek var şimdi aynı konuları açıp tadımızı kaçırmaya?
Kendisini
kaptıran kadın, duymuyor, dinlemiyordu. İçini dökmek onu biraz olsun rahatlatıyordu.
-Çünkü
benim kocam erkek değil! Erkek olsa eli ekmek tutardı. Çocuk verirdi karısına!
-O
benim kusurum değil!
Son
sözlerini Munis’in kendisi bile duymadı.
-Adam
mısın sen? Tüh senin erkekliğine!
Hırsını
alamayan kadın, kalkıp bir tekme attı adamın karnına. Rahata kavuşan
bacaklarını alıp, yatak odasına attı kendisini. Munis ise koltuğun bir köşesine
kıvrılıp uyudu yorgunluktan.
Sabah
işe gitmek üzere erkenden kalkan kadın, salonda horlayarak uyuyan kocasını
gördü.
“Allah
belanı versin!”
Halının
üzerine çantasından çıkardığı bir miktar parayı attı. Munis’in üzerine nefretle
tükürüp, kapıyı sertçe çarptı homurdanarak.
Şiddetli
gürültüden sıçrayarak uyanan adam, halının üzerine atılmış parayı aldı. Üzerini
alelacele giyinip Pazar alışverişine çıktı. Gücüne gitmiyordu artık alıştığı bu
durum. Her şeyi kabullenmiş, kafası rahattı.
“Aldıysam
parayı evimiz için hoş! Neden utanayım ki karım o benim. Elbette bakacak evine
yani! Hem o iyi bir insandır. Bakma işte ne yapsın sinirleri bozuldu son
zamanlarda. Yoksa hiç böyle yapmazdı. Hem ne yapayım canım, çalışmak
istemiyorum işte, zorla mı? Evimde mutluyum ben. Başka da bir şey istemem.”
Terlemişti.
Yükü ağır, zorlukla yürüyordu. Eli kolu dolu halde komşu kadınlara rastladı.
Şansına isyan etti. Hiç sevmezdi o dedikoducu kadınları. Munis’i görünce
sevindi komşu kadınlar. Dalga geçip eğlenecekleri biriydi Munis Bey. Birbirlerini
gülerek dürtüp, yanaştılar.
-Munis
Bey! Bir gün buyurun gelin misafirimiz
olun. Sohbet eder, dedikodu yaparız. Birlikte yiyip içeriz. Hatta kısır
günlerimize davet edelim sizi.
-Öyle
valla kız. Çok güzel olur. Bekleriz.
İki
kadın birbirine bakıp, bıyık altından kıkırdadı. Sadece baktı kadınlara.
Alışkındı. Çekip gitti yanlarından umursamadan sessizce.
-Kılıbık
şey ne olacak!
-Karısı
dövüyor bunu her akşam. Duyuyoruz. İnsan acımıyor değil!
Akşam;
sirke satan yüzüyle girdi eve karısı. Eşyalarını her zaman olduğu gibi oraya
buraya saçtı. Nasılsa peşinde toplayanı vardı.
-Tavuk
yaptım sana. Seversin.
-Çekil
git be tepemden! Canım burnumda zaten.
-Ne
oldu karıcığım?
-Elinin
körü oldu. Hazırla hadi masayı. Ölüyorum açlıktan!
Uzun
bir sessizlikte yenildi yemekler. Yemekten sonra masayı toplayan Munis, mutfağa
geçti bulaşıkları yıkamak için. Kadın, kocasının arkasından sessizce yaklaştı,
elini beline doladı şehvetle ve ensesinden öpmeye başladı. Daha sonra adamı
çevirip, dudaklarını dudaklarına yaklaştırdı. Kendisini geriye çeken Munis, her
haliyle onu istemediğini belli ediyordu.
-Dur
hayatım dur!
-Niye
be?
-Dur
işte! Yorgunum ve başım çok ağrıyor. Hazır değilim.
-Hay
Allah senin… Çekil git be! Zevkimin içine ettin. Erkekliğin de yok senin!
Utana
sıkıla mırıldandı Munis;
-Ama
sen böyle yaparsan olmaz tabii.
-Yapmasam
oluyor mu sanki?
-
Olur tabii. Ama hiç saygın sevgin yok ki!
-Hadi
be sen de! Olurmuş! Boş konuşma, sus,
defol git! Elimden bir kaza çıkacak
şimdi. Gözüm görmesin seni!
Buzdolabından
çıkardığı birayı bir solukta içti kadın. Her gece yaptığı gibi, odasına gitti.
Kilitledi kapısını. Şehvetini bastırmaya başladı.
Munis daha sonra tekrar mutfağa
geçti. “Akşamdan ıslamak şart nohutu.”
Yarının yemeğini zihninde tasarladı. Ocağın kenarlarında birikmiş yemek
artıkları çarptı gözüne. Eline aldığı süngerle ovalamaya başladı. Ovaladıkça
düşüncelerinden uzaklaşıyor, hafifliyor, içi boşalıyordu. Böylelikle dert tasa
kalmıyordu. Ev işleri ona tedaviydi adeta. Sabahın ilk ışıklarına kadar sürdü
bu uğraşı. Kollarının dermanı kalmamıştı. Bıraktı süngeri. Geçip koltuğun
köşesine kıvrılıp yattı. Düş görüyordu. Evini mahallenin kadınları
kirletiyorlardı. Ona bir daha yemek ve temizlik yapmama cezası vermişlerdi. Kan
ter içinde uyandı sıçrayarak. Karısının her zamanki gibi kapıyı sertçe çarpma
sesi içini rahatlattı.
“Oh
be… Şükür rüyaymış!“
Ev
işleri yapmadan yaşayamazdı. Kalktı. Koltukların yerini değiştirdi. Yeni bir
dekor verdi salona kendince. Elektrik süpürgesini çalıştırdı. Akşama kadar
durmadan şarkılar söyleyerek temizlik yaptı. Bir yandan da ocakta yemeği
pişiyordu.
Kutlarım hocanım.
hiçbir yorum ypmıcm.
Ne yazsam eksik kalır.
harikasınız
kutlarım
oykülerinizin tiryakisi oldum.
sevgmle.