''Bir Trinidat Tobago (Böyle bir ülke var gerçekten) ata sözü derki çok sıkıştıysanız bir toplum içinde, bekletmeyin doğru gidip gerekli yerlere defihacetinizi yapın, istediğiniz biçimde.''

Çok önemli bir konu gerçekten. Sıkışıp da büyüğüne ve küçüğüne hele de çok önemli bir toplum içinde, ne yapmak lazım? Farz edin Bakanlar Kurulu toplantısında, başbakan konuşuyor. O lafı bitirmeden, bir yere kalkıp gitmenize imkan yok. Yok mu zannediyorsunuz, var var her şeyin bir çaresi var, dostlar... Hemen uyduruktan bir kalp krizi geçirme numarasına yatın. İki arkadaşınız da kolunuza girer, doooğru dışarıda bir koltuğa oturtur sizi... Oradan da ''Bir yüzümü yıkasam kendime gelirim.'' deyip, doooğru WC ye kapağı atar bakan arkadaşımız...

Bir mitingdesiniz diyelim. Bu miting hem de iktidar partisinin bir mitingi olsun. Yaz günü meydan da iki yüz bin kişi var. Ortada kalmışsınız... Sıkıştınız ki hem de nasıl. Altınıza ha yaptı ha yapacak, durumdasınız, başbakanın dedikleri zaten bir kulağınızdan girip, öbüründen çıkıyor. Tuvalet ise meydan da, yüz metre ötede... Yara yara çıkmanız zor. Toriği çalıştırın biraz. ''Hay ben senin gibi başbakanın.'' diye başlayın cümleye, hemen kendinizi sille tokat, miting alanının dışında bulursunuz...

Zaman zaman gaz da çıkarmak zorunda kalınabilir bir toplumun içinde... Böyle durumlarda da gazın çıkışı çok sesli olursa rezil olursunuz. Hemen cep telefonunuzu elinize alıp da bir müzik açın. Sonrada boğuntuya getirin sesli tayyare üretiminizi... Eğer ki tayyare üretimi sessiz olacaksa da, pencereye koşup ''Çok bunaldım yahu biraz hava alayım.'' deyip yırtabilirsiniz...

Kalabalık futbol ya da basket maçlarında ki durumunu ise en rahat durumlardan birisidir. Buralarda gürültü durumları çok fazla olduğundan zaten sizin de endişe edecek bir durumunuz yoktur kesinlikle... Salın gitsin açık havada... Hani meşhur bir ata sözü var ya ''Davulcunun gaz çıkarmasını kimseler duymazmış.'' diye, bu da biraz ona benziyor...

Şehirlerarası otobüslerde ise çok dikkatli ve tedbirli olmanız lazım. Bazı otobüslerde küçük abdest için yer olabilir, ama bir çoğunda da yoktur. İki üç saatte bir mola verildiğini düşünürseniz, çok sık da sıkışıyorsanız, mola zamanı gelene kadar kafayı dağıtmaya bakın. İçinizden şarkı söyleyin. Kendinize fıkra anlatın. Kendinize anlattığınız fıkralara da gülmek serbesttir...

İkiyüzelli katlı bir gökdelenin asansörüne binip de ikiyüzkırkdokuzuncu kata çıkacaksınız. Bak sen şu işe 123. Katta da asansör pat diye takıldı kaldı... O arada gaz da sıkıştırıyor, hem büyük hem de küçük abdest de gaza eşlik ediyor. Alnınızdan soğuk soğuk terler döküyorsunuz. Başlayın asansör çalışana kadar içeridekilere fıkra anlatmaya... Hem derdinizi bir nebze olsun unutur, hem de asansördekilere zamanın nasıl geçtiğini fark ettirmemiş olursunuz... Fıkra bilmiyorsanız, o zaman işte yandınız...

Çoook uzun bir köprüden geçiyorsunuz. O kadar uzun ki köprü beş yüz metre... Köprünün ortasında iyice sıkıştınız. Köprüden aşağı ufak abdestinizi yapmayacaksınız herhalde. Saçmalığın daniskası, zaten isteseniz de yapamazsınız. Baştan söylemeyi unuttum, köprüden trenle geçiyorsunuz, doooğru trenin tuvaletine koşturun, salın gitsin, bekletmeyin, büyük küçük ne varsa... Zaten atalarımız ne demiş ''İyi insanlarda kötü şeyler durmaz.''