Barış,
gözümüzün bebeği yaşamımızın ana ereği
ne kadar kolay söyleniyor, ne kadar zor ele geçiyor
ne kadar huzur veriyor sakin zamanlarda...


Hey be Iraklı kardeşim
seninde kapını umalım ki çalsın bir gün
incir ağaçlarının altında huzur ile gölgelenirken
şiirler oku şarkılar söyle sevdiklerine...


Yıllardır toprakların kanla sulanıyor
ve bu yaşananlardan insan olarak sade midem değil ruhumda bulanıyor...


Dünyanın bütün coğrafyaları
bütün kadınları bütün çocukları delikanlıları
emperyalist çizmeleri altında inim inim inliyor
vahşet kazanlarında kaynama sırasını bekliyor
nerede Müslüman varsa
kin nefret ve ölüm kusuyor caniler
yerli işbirlikçileri ve coniler...


''Ateşi ve ihaneti gördük.'' diyordu Nazım bir şiirinde
bizler de
bizler de gördük her ikisini ve hatta daha fazlasını da
satılmış kıçları
bayrak indirmeye kalkan piçleri
ve hâlâ ülkede huzur var askerlerimiz ölmüyor diyen uçları
daha neler göreceğiz bakalım...


Dünya coğrafyası kaynayan kazan
sen çalış çabala
bileğinin ve yüreğinin hakkını ver
alnının terlerini düşür topraklara
istersen milyonlar milyarlar kazan...
duydun mu bir Iraklı annenin
çocuğuna süt alamadığı zaman ki feryadını
bildin mi bir Suriyeli babanın evini terk ederken
geride anılar ile beraber neler bıraktığını
ya da Afganistan'da bir genç kızın
burkasını takmadı yolda doğru yürümüyor diye
alabildiğine kırbaçlandığını
sadece sırtının değil ruhunun ve yüreğinin de sızladığını...


Doğu Türkistan belki çok uzak
ya Kudüs Mescid-i Aksa bakmakla görünmüyor ama ya yüreğimize
oraya da mı uzaklık binlerce kilometre
düşün
düşün biraz orada insanlara yapılanları
düşünde titre...


Sabrımızı sınayanlar
ve bu coğrafyalarda yapılanlara
sesini çıkarmayıp sadece kuru kuruya kınayanlar
bilin ki hesap kitap var
hem de çabuk görülecek zamanı gelince
çok çabuk...