Mevsim hazirandan temmuza doğru yavaş yavaş seğirtiyordu. Kışın fazla
yaşama şansı olmayan bütün akrabaları çoktan terki dünya etmişlerdi bile ve
şimdi havalar ısınınca yaşama sırası onlara gelmişti. Zaten o saplı uzun şeyi kafalarına
yemezlerse görüp görebilecekleri ömür sermayesi, en fazla beş ya da on gün
kadardı... Önemli sinekologlardan Sinan Kanatsız bu konuda yaptığı açıklamada
''Sineklerin bir günü aşağı yukarı insanların 496 gününe denk gelmektedir yani
on gün kadar yaşayan bir sinek de on çarpı dört yüz doksan altı, dört bin dokuz
yüz altmış gün yaşamış olmaktadır. Bu da on seneyi geçer neredeyse.'' demiştir.
Hmmm, ilginç bir bilgi, nasıl ulaşmış ki acaba Sayın Sinekolog Sinan Bey bu
bilgiye, sonra bir de ben araştırayım...
Düşündü sinek, düşünürken de aynı zamanda kaşınıyordu. İki gündür ağzına lokma
koymamıştı. Takıldığı iş yerinde, insanlar ya bir şey yemiyor yada yediklerini
derleyip toplayıp hemen kaldırıyorlardı. ''Zor bir durum benim için.'' diye
geçirdi bir an içinden. Bir ara yiyecek namına bir şeylerin kokusu burnuna
geliyor, burnunun direğini sızlatıyor, sonrada koku kaş ile göz arasında sırra
kadem basıyor, kayboluyordu.''Ne sinir bozucu bir durum.'' diye de düşünmeden
edemedi... İki gündür psikolojisi çok bozuktu hem de çok... Bu bozuk psikoloji
ile karnı aç bir şekilde resmen sinek siklet olmuştu deyim yerinde ise... Sinek
Psikologuna'da gidemezdi, son kimyasal detan ve bilumum fısfıslı sinek ilaçları
saldırısında sinek psikologlarının hepsi telef olmuştu...
Tavan da bir yere konmuş ortalığı kolaçan ederken, duvarda ve kapılarda
arkadaşlarının adeta vesikalık fotoğraf gibi cesetlerini gördü. Üzüldü ve
yılgınlığa düştü bir an. Sonra o firavunun burnundan girip de beynine ulaşan
bir milyon sekiz yüz on üç bin dört yüz altmış üç göbek ötesinde ki sinek
akrabasını düşündü. O firavun Yüce Yaratıcı Allah cc.'nın emri ile beynine
giren sinek ile baş edememiş ve kafasını duvarlara vura vura gebermiş, tarihin
çöplüğünde ki müstesna yerini almıştı... Zaman zaman bu olay aklına gelir ve
atası olan sinek ile gurur duyardı... Her ne kadar o atasının hiç bir yerde
heykeline rastlayamamış ise de onun efsanelerini babasından ve dedelerinden
defalarca dinlemişti...
İki gündür buradayım ve hayli açım. ''Ben de şunlardan birinin burnuna pike
yapsam da sonra beynine ulaşsam. Beni aç bıraktıklarına hepsini pişman etsem.''
diye düşünüp düşünüp, kaşınıp kaşınıp duruyordu... Sonra ''Yok ya bunlar o
firavun kadar kötü ve duyarsız insanlar değiller.'' diye aklından geçirdi... Bir
an daldı ''Ah, ah şimdi Hindistan'da olacaktım ki kraldım, kral olur, orada
ömrüme ömür katar, hem de torunumun torunumun torununu bile görme şansım
olurdu, bu Budistler bizlere hiç ellerini sürmezler imiş.''
Zaman zaman konuşmalara kulak kabartıyor ve tepede ki lambadan da pek ayrılmak
istemiyordu. Vızz vızzzz vızzzz seslerini de neredeyse çıkartamaz olmuştu. İşte
ne olduysa o esnada oluverdi. Annesinin ve babasının elinden tutmuş bir şekilde
içeriye Mertcan girdi. Mertcan'ın elinde babasının az önce almış olduğu
çikolatalı dondurma, hemen sineğimizin gözünden kaçmamıştı. ''Ah be bu çocuk
dondurmayı düşürür mü düşürmez mi düşürürse ne güzel olur.'' diye aklına da
gelmiyor değildi... Dondurmanın çocuğun elinden düşmesi demek her dört yıl da
bir 29 Şubatta kutlanan Milli Sinek Günleri kadar önemli ve güzel bir olaydı
onun için...
İkindi vakti geçmiş saat akşama doğru hızla ilerliyordu. Mekan, yani içinde
bulunulan dükkan beş on dakika sonra kapanacak, kapısına yarın sabaha kadar
kilit vurulacaktı. ''Buradan şimdi dondurmaya pike yapsam beni enselerler, dur
bakalım hele.'' dedi Sinek Bey... Uzaktan markasını okumaya çalıştı
dondurmanın. Evet, evet en sevdiği dondurma markasıydı bu. Bu marka dondurma
öbürlerinden çok farklı ve güzeldi... ''Ah bir düşürse ah bir düşürse ne olurdu
sanki, babası bir daha alırdı.''
Eğreti duruyordu Mertcan'ın elinde o pahalı dondurma. Sineğimizin yüreği pır
pır ederken, ah bir düşse derken, o mucize birden bire gerçekleşiverdi ve
Mertcan'ın dondurması, boks ringinde yediği yumruk ile iki seksen uzanmış
boksör misali yere serilmişti. Birden yüreği hop oturup hop kalktı sinek
dostumuzun... Mertcan durur mu? Çoktan ağlamaya başlamıştı bile. Babasının
''Üzülme oğlum ben sana bir tane daha alırım.'' nidaları Mertcan'ı sakinleştirmeye
yetmiyordu. Bir taraftan annesi de susmasını söylüyor ufaklığı azarlıyordu...
''Ah şu pisliği bir temizlemeseler, yerden kaldırmasalar da kendime şöyle kral
bir ziyafet çeksem.'' dedi sinek. Ama o da ne, çırak Şemsettin elinde ıslak bez
ve süpürge bir de faraş ile dondurma artığına gerekeni yapmaya başlamıştı bile.
''Tüh tüh.'' diyordu ''Yine açız bu gün yine açız.'' her şeye rağmen de hâlâ
içinde ufak bir umut kırıntısını canlı tutmaya çalışıyordu. ''Ya dükkanda ki
çöp kovasının kapağını açık unuturlarsa. Buradan Şemsettin'e biraz tezahürat
yapsam nasıl olur?'' Olamaz mıydı böyle bir şey? Bal gibi olurdu. Çalışanların
hepsi üstünü giymiş, patronları ile vedalaşmak üzereydiler. Mertcan'da annesi
ve babası ile istediklerini alıp hep birlikte dışarı çıkacaklardı. ''Evet, evet
işte oluyor, olacak, olmalı, çöp bidonunun kapağı kapanmamıştı.'' görüyordu
sinek tavandan her şeyi. Son kişi de çıkıp iş yerini kilitleyince derin bir oh
çekti Sinek Beyi. Sonra yavaş yavaş önce bidonun kapağına kondu, ilerleyip
kıyısına geldi, içeri doğru hareketine devaaaam ve tam dondurmanın üstündeydi.
''Aman Allah'ım bu ne büyük mutluluk, iki gündür ağzına lokma koymayan ben,
şimdi koca bir dondurma ziyafeti ile kendime geleceğim.'' Sinek Beyimizin
sevincini tarif etmeye ve o an ki mutluluğunu ölçmeye kelimeler ve cümleler
yetersiz kalacaktır. Eğer uzun saplı bir savaş aletine denk gelmezse, üç beş
gün daha bu dünyadan kam alacaktı... Fakat o da ne? Uzaktan uzaktan bir hırıltı
geliyor kulağıma. ''Aman Allah'ım bu kurt da nereden çıktı, ne güzel uyuyordu
şurada bir köşede, geliyor hem de hızlı hızlı, kırk yılda bir dondurma
yiyecektik, kurt da içine etti zevkimizin, hem de ne etme. İçime de kurt düştü
şimdi, ya beni de yerse, dondurma ile birlikte, olur mu olur, en iyisi kısa yoldan
tüymek.'' Vızzzzzz, vızzzzz, vızzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzz....
Tebrikler Ahmet hocam güne düşen güzel paylaşım için
saygılar selamlar
Teşekkür ederim selamlar sevgiler...
Gün seçkisini kutluyorum kardeşim saygılarımla...
Teşekkür ederim selamlar sevgiler...