Fırtınayla doğrulmuş hazırlıkta tabiat

Saat gecenin dördü, günlerden altı şubat...

Sıcaklığı evimin bedenimi sarmışken

Kardeşime seslendim, "uyuman gerek erken!"

Düşlüyorken yarını, başucumda rahatlık,

Sesi geldi babamın: "neden sönmüyor ışık?!"

Sonrasında huzurla dalıverdik uykuya,

Sabahına gecenin uyanmak için güya.


Anlamadım ilk anda, yatağım beşikte mi?

Sonra baktım ardıma, ecelim eşikte mi?

"Kalkıp hemen gidelim, uyanmalısın Ramiz,

Yeryüzü yarılıyor, içine düşeceğiz."

Sardı birden geceyi; bir felaket, zelzele.

Annem, babam, kardeşim... Çıkamadık el ele.


Yıkık binalar saf saf, can pazarı her taraf

Gözümün kadrajında elem dolu fotoğraf

Acı feryat duyuldu: "Daha onun yaşı ne?

Beni gömün toprağa, evladımın yerine!"

Görmez misin kardeşim, canı veren alıyor

Geride kalanlara ağır bir yük kalıyor.


Yolda rastladım birine, kanla dolu yarası.

Kalmamış hiç dermanı, yok yaşamla arası.

"Kimin kaldı geride, bir haber var mı sizden?"

"Abi yalnız ben varım koskoca evimizden.

Canımda bir acı var, bilmem ki yara nedir

Bir mahalle, kırk bina, her biri viranedir!"


Vakit buldu akşamı, herkesin benzi soluk.

Hayat boyu bilmedim ne açlık ne de soğuk...

Sofrasında evimin hergün ayrı ziyafet,

Nicesiyle doluydu dolabımda kıyafet.

Bilemedim her anım ne de büyük bir ihsan,

Bunca yükü omzunda nasıl taşır bir insan?


Annemi çıkardılar, öksüz kaldım ilk önce

Dünya baştan yıkıldı, gül yüzünü görünce.

Geceleri en kalın yorganlara sarardı

Bizim için dilinde hayır dualar vardı.

Haram lokma yedirmez, kavurmazdı yağında.

Cennetimi taşırdı, mukaddes ayağında.


Peşi sıra babamı, bir dağı kaldırdılar

Eşi gelmez dünyaya, nasihatı yadigar:

"İnsanlar kuş misali, dağılır üçer beşer.

Kimisinden gelmez şer, kimi kuyunu eşer.

Haklıya hakkını ver, yarının ruz-ı mahşer

Ölümü tadacaktır, muhakkak ki her beşer."


Dünyaları istemem, bana kardeşimi verin

Daha nefes alamam, göğü göğsüme serin.

On üç asır yaşadım, her günü senin yüzün

Bir gecede yaşadım on üç asırlık hüzün .

Kanar kolum kanadım, on üç parçadan cüda

Dayanağım, aslanım, on üçünde elveda.


İşte böyle kardeşim, üçü yan yana cansız. 

Üçüncü gün toprağa gömüldüler kefensiz.

Ölüm yaşa bakmıyor, neyi beklersin daha?

"Ah! Ey gafil faniler iman edin Allah'a!"


Çıkardılar enkazdan akşamüstü bir genci

Gönülleri şen etti annesinin sevinci

Buruk neşe içinde; sesinde yok tahammül:

"Aşkı onda tanıdım, sağ mıdır, adı Betül?"

Her sözünde derine düşürüyor yıldırım,

Salim çıktı kendisi, sol yanı kaldı yarım.


Durum böyle kardeşim, ahval harap mı harap

Halimi düşündüğüm her saniyem ızdırap.

Şehir boyu gezindim, ezip geçmiş hunharca

Geçmişi yıkık gördüm, atiyi paramparça.

Bazı sitem ederdim, hayat daimi rutin

Her rutine bin şükür, şimdi halimiz çetin.


Geçiverdi yanımdan titreyerek yavrucak

Nemli mavi gözleri, sevilesi bal yanak.

Evinden yoksun kalmış, karnı aç, yalın ayak

Bir lokma olmak istedim, bir çift pabuç olmak...

Söylesene kardeşim, yattığın yerde sıcak

Yüreğimden enkazı söyle kim kaldıracak?