Evet, evet bu vatana hizmet etmek lazım, milliyetçi olmak lazım her konuda. Arkadaşlarım da benim nasıl bir milliyetçi olduğumu, vatanımı nasıl yere göğe koyamadığımı, nasıl sevdiğimi bilirler... Hatta durup durup ''İsmail ağabey senin kadar milliyetçi zor bulunur bu memlekette.'' diye de beni onore ederler çoğu kere... 


Paralı askerlik çıkınca biz de hemen müracaat ettik tabi ki...  Kırküç yaşına kadar niye gitmediğime gelince, inanın o da vatan sevgisinden, aşırı milliyetçiliğim dendir... Biliyordum az çok paralı askerliğin çıkacağını, benim de maddi olarak katkım olur devletime diye kaçt... pardon, ne kaçması gitmedim işte. Paraları toparlayıp hemen bankaya vardım. Öyle yürüyerek filan da değil koşarak koşarak. Vatanıma hizmet var ucunda bunun maddi olarak. Sonra yatırdım otuzbirbinikiyüzdoksan lirayı... Yatırdım derken otuz bir bin üç yüz lira verdim, on lirayı da billahi geri almadım, ne demek, feda olsun vatanıma on lira...


Yirmi bir gün çok ağır eğitimler yaptık. Her ne kadar her gün karavanadan yemesek de yine de yirmi bir günde üç beş defa yemekhane de yemek yemişizdir. Maksat öbür arkadaşlarımın karnı daha iyi doysun, yoksa başka bir amacımız yoktur... Neyse alnımızın akı ile bitirdik o günleri...


Geldik tekrar işimizin başına. Baktım geçen gün arkadaşımın bakkalında bir sürü yabancı marka meyve suyu, kola. Hemen parasını verdim aldım yirmi tane... Kameraları da çağırdım. Başladım kolaları sokağa boşaltmaya... Protesto ediyorum böyle böyle o emperyalist ülkelerin şirketlerini... Daha neler neler yapacağım ileri de inanamayacaksınız...


Kolaları boşalttıktan sonra, şimdide gideyim, parasını vereyim, yabancı marka üç beş kutu deterjan alayım, onları da dağa bayıra, toprağa boşaltayım. Bakın bakalım yabancı şirketler nasıl protesto ediliyormuş öğrenin... Daha neler neler yapacağım sizlere, aklınıza hayalinize bile gelmeyecek eylemler gerçekleştireceğim...


Geçenlerde iki üç bekar arkadaş, arabaya atladık Antalya'ya gittik. Deniz kenarında bir yerde çadırlarımızı kurduk. Yanımızda da her milletten turistler filan var. ''Gelin şunlar ile bir kontak kuralım.'' dedim arkadaşlara... Yarı almanca yarı Türkçe, kafa gözü yara yara, devrik ve düşük cümleler ile de olsa sohbet muhabbet ediyorken, erkek arkadaşları gelmesin mi, biraz tartıştık, sonrada kafa göz, Allah ne verdiyse artık daldık birbirimize... Topraklarımızı iyi savunduk velhasılı... Bir tanesi döndü bize Almanca ''Bir daha gelmeyeceğiz buraya.'' dedi... Ben de yarı almanca yarı Türkçe ''Amaaaan çok da şeyimizdeydi gelmezseniz gelmeyin Türkiye Türklerindir zaten.'' dedim. O sırada bizim orada ki yerli vatandaşlar bizi Jandarmaya şikayet etmişler, adlılar götürdüler, bir gece nezarette kaldık...


O Fransız Malı arabadan alsam bir tane, parasını bastırıp, sonrada Fransayı protesto etmek için o arabayı bir güzel benzin döküp yaksam. Herhalde mahvolurlar, benim bu ses getiren eylemim ile ''Bir daha sakın böyle bir şey yapma diye ayaklarıma bile kapanırlar gibi geliyor.''


Çikita Muz ithal ediyorlarmış. Olur mu öyle şey bizim yerli muzlarımız dururken. Hemen eyleme geçtim tabi bunu duyunca. Gittim on kilo muz aldım mahallede ki manavdan. Kabuklarını soydum soydum denize attım. Sonra komşu mahalleye gidip oradan da aldım bir on beş kilo kadar çikita muz onunda kabuklarını soyup soyup denize attım. Ben yemem ama balıkların milliyeti yok, onlar yesin, halkıma yedirmem... Yaşasın Anamur Muzları ile Antalya Muzlarının kardeşliği, kahrolsun Çikita Muzları... İyi de paramda kalmadı yahu yerli muz üreticilerini destekleyeceğiz diye... Gitsem bir seraya, muz üreticisine, zararları mı karşılarlar mı ki?


''Yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı'', diye de bir sloganımız vardı biz çocukken. Ben de şimdi o slogana ekleme yaptım ki o da şöyle ''Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı, yerli malı kullanmayanlara iyice kıllanmalı.'' Nasıl ama benden ki akıllar?