Açlık sınırı;
Türkiye Ermenistan, Türkiye İran sınırına benzemez.
Onun sınırı mideden geçer.
O sınırın altında,
Binlerce insan, binlerce çocuk var.
Adamı ortadan biçer...

O sınırda, boş ekmekle zeytin var.
Eve eli boş gidersin,
Karşında, senden getirirsin diye,
Bir şey bekleyen yar...

Açlık sınırında, bir tas çorbayı,
Altı kişi, yedi kişi kaşıklamak var.
Domates ekmek,
Saksıya patates soğan dikmek var.
Var da var...

Açlık sınırında,
Çocuklara aynı elbiseyi, aynı ayakkabıyı,
Üç beş sene giydirmek var.
Çocukları okula gönderirken,
Dolmuşa bindirmeyip,
Karda kıyamette, beş kilometre yürütmek var.
Sinirlenip sinirlenip,
Başımızdakilere de ara sıra giydirmek var...

Açlık sınırında, bir göz oda da beş altı kişi,
Alt alta, üst üste yatmak var.
Ve boğazına kadar borca, yokluğa batmak var...

Geceleri yastığa başını koyunca,
Ayışığı'na bakıp bakıp,
Yarın bu rezil hayattan,
Nasıl tokluk sınırına geliriz diye,
Sabaha kadar düşünmek var...